2.Bölüm

82 9 0
                                    

Bazen kendimi çaresiz ve umutsuz hissediyordum. Her ne kadar anne ve babama belli etmemeye çalışsam de gün geçtikçe dibe çöküyordum. Dışarı çıkıp denizi izlemek bile keyif vermiyordu artık.

Aslında bunun nedeni benim kendimle olan iç savaşımdı. Benim biraz olsun içimdeki sıkıntıyı dindiren sonbaharın gelmiş olmasıydı. Bu günlerde hep dışarıya çıkıyordum. Üstüme kahverengi renkte bir kaban giymiştim. Saçlarımı da serbest bırakmıştım.

Sadece yürüyordum. Attığım her adımda rüzgar beni yönlendiriyordu. Kalbim sakince atıyordu bu sefer. Daha önceki huzursuz halim kaybolmuş yerine mutlu benliğim gelmişti. Yürürken bir anda kafama bir yaprak düştü. Elimi yukarı kaldırıp yaprağı tuttum. Bu bir çınar yaprağıydı. Bir süre yaprağı inceledim. Garip bir şekilde beni gülümsetmişti bu yüzden onu atmadım.

Eve döndüğümde içeride kimseyi göremedim. Bende odama doğru ilerledim. Odamın kapısını araladığımda gözlerimi kocaman açtım. Yatağımın üstünde dev bir kutu duruyordu. İlk başta kutuyu annem ya da babamın koymuş olabileceğini düşündüm. Kutunun üzerine bir not bırakılmıştı.

"Kaderini değiştirmek istiyorsan bu evden gitmelisin. Düşmanlarınız yakında ve niyetleri ailenin canını yakmak eğer gitmezsen anne ve babanın hayatı tehlikeye girer. Ben düşmanınız değilim. Ailene zarar vermek isteyen kötü niyetli bir grup insan var. Aileni kurtarmak senin elinde. Doğru seçimi yap.

Tam o an bunun bir şaka olmasını diledim. Bunların gerçek olmamasını ve kabus gördüğümü düşünmek istedim. Artık gücümün kalmadığını anladığım an dizlerim yere çöktü. Notu hala elimde tutarken başımı kutuya çevirdim. Kalbim deli gibi atarken yavaşça ayağa kalktım. İç sesim bu kutuyu açmamam gerektiğini söylüyordu. Belki açmazsam kendimi de ailemi de tehlikeye atmamış olacağımı düşündüm. Yapmayacaktım. Kesinlikle bu kutuyu açmayacaktım. Her ne olursa olsun ailemi koruyacaktım ve bu evden asla kaçıp gitmeyecektim.

Şanslı olduğum için bu büyük odada kutuyu saklayabileceğim bir sürü yer vardı. En uygun yerin kıyafet dolabı olabileceğini düşünüp oraya koydum. Dolabı kapatıp içim rahat bir şekilde yatağıma oturdum. Birden komodinin üstündeki telefonum çalmaya başladı. Arayanın kim olduğuna bakmak için telefonu elime aldım. Uzun zamandır konuşmadığım arkadaşım Duruydu. Aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Küçük ceylanım, nasılsın kusura bakma bu aralar arayamıyorum. İşlerim çok yoğun. Bir de okul olunca elim ayağım birbirine dolanıyor. Seni çok özledim." Derin bir nefes aldım ve gülümsedim. "Sorun değil, işlerinden vakit bulamaman normal. Benimde bu aralar canım sıkılıyordu evde. Duru bir yere gidip bir şeyler içelim mi? Benimde kafamı dağıtmaya ihtiyacım var." Duru tüm samimiyetiyle, "Olur küçük ceylanım. Zaten bugün izinliydim. Ben hazırlanıp geliyorum. Gelince haber ederim. Görüşürüz."
"Tamam bende hazırlanayım o zaman. Görüşürüz Duru." Deyip aramayı sonlandırdım.

Bugün yaşadığım bu gerginlikten sonra belki de en iyi seçeneğim bu olabilirdi. Yerimden kalktım ve kıyafet dolabımdan beyaz bir tişört ve kot pantolon aldım. Üstüme bunları giytikten sonra saçlarımı yukarıdan bağladım. Kol çantamı komodinin üstünden alıp telefonumu da çantama koydum. Odamdan çıkıp mutfağa girdim. Anneme kapıdan seslendim.

"Anne, ben biraz dışarı çıkacağım da beni merak etmeyin. Akşam olmadan gelirim." Dedim. Annem eliyle görüşürüz anlamında salladı. "Tamam kızım gidebilirsin. Dikkat et bir şey olursa ara." Anneme genişçe gülümsedim. "Tamam anne, sonra görüşürüz." Dedikten sonra dış kapıya yöneldim. Evden çıktıktan sonra bahçe kapısına doğru yürüdüm. Demir kapıyı açıp sokağa adımımı attım ve beklemeye başladım.

Sonbahar YalnızlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin