İlk günüm olaysız geçmişti.
Tuvaletin yerini öğrenmiştim. Zaten başka bir yer de yoktu bu koğuşta. Altlı üstlü beş ranza vardı. On kişi kalıyorduk. Fyodor, ışığın vurduğu aralıklı demir pencerenin yanında kalıyordu. Her yere hakim olmak isteyen bir adamdı, bunu başarıyordu da.
1.80 boyunda ne çok zayıf ne de şişman kendi halinde bir adam gibi duruyordu uzaktan. Yaşını çözemiyordum. Yirmi dokuz? Otuz? Belki de otuz beş? Kaz ayakları da yoktu. Muhtemelen sandığımdan da gençti.
Sırtımı yatağın demirine yaslayıp masanın etrafında hararetle kart oynayan adamları inceledim. Fyodor ve Nikolai haricinde herkes ortada kart oynuyordu.
"Kart çalıyorsun!"
"Atsushi, ver o kartı!"
"Ne kart çalması? Tanizaki çalıyor asıl."
Beyaz saçlı adam işaret parmağıyla karşısındaki turuncu saçlıyı gösterdiğinde adam eliyle ağzını kapatmıştı. O sırada uzun kollusuna soktuğu kart da yere düşmüştü.
Herkes kınayan gözlerle Tanizaki denilen adama bakarken Atsushi burun kıvırmıştı. "Senin yüzünden bir de iftiraya uğradım." diyerek yere düşen kartı ortaya koydu. Sekiz adam tekrardan kartların karılmasını beklediler. Atsushi kartları sırayla dağıttığında cebine bir kartı el çabukluğuyla sıkıştırdı.
Tabii bunu benden başka kimse fark etmemişti. Elimi çeneme yasladım. O an izlenildiğimi hissettim. Gözlerim ranzanın ikinci katında kolundan destek alarak uzanan siyah saçlıyı taradı. Atsushi'nin hilesini o da görmüş olacak ki başıyla onu gösterip tebessüm etti.
Atsushi hile yapıyor gibi görünüp üstündeki suçu başkasına attıktan sonra hile yapmakta uzmandı. Daha birkaç dakikada bu kanıya varmıştım. Tanizaki ise hile yapmaya çalışıp yapamayan, yakalanan salak bir adam gibiydi.
Beyaz saçlı bıyıklı adam kaşlarını çatıp ikisine baktı ama bir şey söylemedi. Muhtemelen ne oyun döndüğünü anlamaya çalışıyordu.
"E hadi babalık. Tüm gün seni mi bekleyeceğiz."
"Tachiara, Hirotsu'ya saygılı davran biraz."
Kızıllar birbirine sinirle baktılar. Beyaz saçlı adamsa kartlarına dönüp aralarından birini attı.
"Hadi be! Bu da mı olmadı?"
Atsushi hile yaptığı hâlde isyan ederek konuştu. Adamın bu hareketine güldüm. Duvar saatine baktım, saat on bire geliyordu. Tuvalete gidip uyumaya karar verdim. Üç saat uyku yetmemişti.
Ayağa kalkmamla herkesin gözü bana döndü, çok kısa sürdü bu, sonra hepsi kaldıkları yerden devam ettiler. Ranzanın altından gri bir eşofmanla siyah tişört aldım. Kıyafetleri omzuma atıp odanın içinde bulunan tuvaletin kapısını açtım. Baştan üçüncü tuvalete girip kıyafetleri askılığa astım. Önce kıyafetlerimi değiştirdim ardından da işimi hallettim. Kapıyı açıp elimi yıkayacağım sırada sırtını duvara yaslamış şekilde beni izleyen adamı gördüm. Ona aldırmadan elime sabunu alıp suyu açtım ve ellerimi yıkadım.
Musluğu kapattıktan sonra kıyafetlerimi omzuma attım. Fyodor ise sessizce beni seyretmeye devam etti. Yanından geçeceğim sırada kolumu tuttu. Başımı ona çevirdim, burunlarımız neredeyse birbirine değecekti. Gözümü kırpmadan ona baktım, o da aynı şekilde duruyor geri adım atmıyordu.
"Yine ne istiyorsun?" dedim sessizliği bozarak. Gözleri dudaklarıma kaydığında dudakları kıvrıldı. Yüzünü öyle yakından görüyordum ki gamzesi dikkatimi çekiyordu. Tebessüm etmek yakışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Ordinary Life
FanficChuuya Nakahara, hapishanede geçirdiği her günü sıradanlaştırmaya çalışırdı. Ancak sadece çalışmakla yetinirdi. Not: Uyarıyı okumadan başlamayın. 28.09.23