Sekizinci günümde ilk defa kendi kendime uyandım.
Mahkumların sesleri, gardiyanların bağırtısı, saatin tıkırtısı, tuvaletten gelen bağırtılar ve dahası olmadan gözlerimi sessizliğe açtım.
Göğsümdeki ağırlık kalkmaya yeltendiğimde kendini belli etti. Fyodor'un uzun saçları göğsümde dağılıyordu. Göz kapakları kapalı nefesleri düzenli ve yavaştı. Dün dediği gibi olmuştu, sevişmemiştik.
Ne anlam içerdiğini çözemediğim kucaklaşmamızın ardından Fyodor bana aç olup olmadığımı sormuştu. Cevabımı verdiğimde ise beni yine şaşırtmıştı.
"Senin için acılı karides tempura yaptırdım."
"Ciddi misin?"
"Elbette. Bugün muhtemelen akşam yemeğini yiyemedin."
Uzun zaman sonra iştahla yemek yemiştim. Fyodor da yatağın üstünde bağdaş kurup beni izlemişti. Bazen de dudağıma bulaşan sosu silmişti. Benimle haddinden fazlaca ilgiliydi. Ve dediği gibi muhtemelen bu onun özür dileme yöntemiydi.
Gözümü sadece spot ışıklarının aydınlattığı beyaz depoda gezdirdim. Işıklar loştu, aynalar yaklaşık 100 m² olan bu alanı daha büyük gösteriyordu.
Yatağın kenarındaki askılık bu yataktan başka tek eşyaydı. Askılıkta Fyodor'un beyaz takım elbisesine ait ceket, pantolon ve gömlek vardı. İkimizin de üstü çıplaktı ancak altımızda siyah bir eşofman vardı. Nikolai ceketimi yırttığı için istesem de giyemezdim. Tişörtü ise Fyodor'un isteği üzerine çıkarmıştım.
Göğsümde yatan adamın bana karşı tutkusunu görebiliyordum. Oyuncak derken bir bebeğin tek oyuncağını eline alıp diğerlerini umursamaması gibi duruyordu. Fyodor gece uyumadan önce avuç içini çıplak göğsümde gezdirdiğinde ve dudaklarını hem tutku hem de sakinlikle gezdirdiğinde aklımı karıştırmaya devam etmişti.
Benden ne zaman sıkılacaktı? Beni de öldürecek miydi?
"Uyanmışsın."
Fyodor burnunu göğüs kemiğime sürtüp mırıldandığında sabah sesinin daha da yumuşak çıktığını fark ettim. Sol elimi saçları arasında gezdirdim yavaşça. Memnun olmuş gibi boynuma sokuldu. Nefesleri boynuma çarpıyor burnu ara ara tenime değiyordu.
"Bir süre oldu."
Tek gecelik ilişkilerimden sonra siktir olup giderdim. Sonradan yaptığım şeyden pişman olurdum. Her şeyi ayık kafayla yapar ayık kafayla oradan uzaklaşır zihnimin boşluğa düştüğü bir anda tüm bu yaptıklarımın nedenini sorgulardım.
Dostlarımla oturduğum içki masasında sevgilileriyle olan mıç mıç davranışları görüp hiç benlik değil diye düşünürdüm. Ama bazen de kaçırdığım bir şey mi var derdim.
Hafta içi pek vaktim yoktu, bu yüzden vaktimi sadece kendime ayırmaya çalışırdım. Şimdi ise tüm vakit benimdi. Elimi çıplak sırtında gezdirdiğim adamla gece sikişmememize rağmen kimseye yapmadığımı yapıyordum. Bana olan tavrı ve benim sorgulamadan yaptığım davranışlar bu işin sonu ne olacak diye düşündürüyordu.
"Kahvaltıya geç kaldık."
Fyodor'un dudakları boynumu okşarken hımlamakla yetindim. Rus, yüzünü geri çekip bana üstten baktığında gözlerim yüzünde gezindi. "Keyifsiz duruyorsun." dedi. Tebessüm ettim, öyleydim. Özgürlüğümün kısıtlayanı bendim.
"Yeni uyandığım içindir."
Fyodor elini alnımdaki tutamlarda gezdirdi. Geriye doğru çekip önce yara izinin olduğu yeri ardından alnımı öptü. Gözlerim istemsizce kapandı. Tebessüm ettim, sorguladığım şeyler yüzüme çarptı. Ben şefkat içeren bir yakınlık kurmamıştım. Hayatıma girenler de gideceğimi bilip kendilerini geri çekerlerdi. Bu adamsa beni tanımadan bana şefkat gösteriyordu. Belki de gerçekten rol yapıyordu ancak bana neyi istediğimi rahatça gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Ordinary Life
FanficChuuya Nakahara, hapishanede geçirdiği her günü sıradanlaştırmaya çalışırdı. Ancak sadece çalışmakla yetinirdi. Not: Uyarıyı okumadan başlamayın. 28.09.23