Yola çıkalı bir kaç saat olmuş, tayfa gemide oyunlar oynarken Minho ise odasında oturmuş masasında duran kum saatini izliyordu. Düşüncelere dalmış bir şekilde dururken kapısının çaldığını duymadı. Kapı hızla açılınca yerinden sıçradı
"Minho?"
" yavaş, kapı çalmak nedir bilir misin sen?"
"Bir dakikadır kesintisiz kapıyı çalıyorum, kulaklar ne işe yarar bilir misin sen?"
Minho bir süre baktıktan sonra iç çekti.
"Tamam gel içeri jisung. Ne oldu?"
Jisung içeri yürüdü ve minhoya yaklaştı.
"Önümüzde bize doğru yaklaşan gri bulutlar var."
Minho aniden ayağa kalktı.
"Emin misin?"
"Evet eminim belki görmek isteyebilirsin dedim."
Minho hızlı adımlarla odasından çıktı ve geminin önüne geldi. Jisung haklıydı, çok yakında değillerdi ama onlarla buluşması çok uzun sürmezdi.
Minho gemidekilere baktı. Bazıları gülüşüyor bazıları ise oyun oynuyordu. Önlerindeki koca fırtınayı farkeden bir tek jisung vardı.
Minho gemidekilerin hallerine çok sinirlenmişti. bağırmadan önce derim bir nefes aldı.
"Buraya bakın aylak herifler! Gün batmadan üstümüze çökecek bir fırtına geliyor. Bu gece aşşağıdaki balıklarla yatmak istemiyorsanız geminin kapaklarını kapatıp pozisyonunuzu alın!"
Jisung minhoyu ilk defa bu kadar ciddi ve sinirli görmüştü.
Herkes ayaklandı. Yüzlerinde birkaç dakika öncesine kadar olan ukala ifadelerin yerini tedirgin ve ayık bir ifade almıştı. Hepsi farklı yerlere dağıldılar.
Minhonun birkaç sözü onlarda bu kadar büyük bir etki yaratması Jisungu etkilemişti.
"Ben ne yapayım?""Bir fırtınayı bıçaklayıp ortadan ikiye nasıl ayıracağını öğrenmeden ayak altında dolaşma."
Minho jisungun yanından ayrıldı.
Denizciler tüm ambar kapaklarını sıkıca kapattılar, Kapıları mandalla tutturdular, halatlara sıkıca düğüm atıp sabitlediler ve sabitlenmeyen ne varsa geminin bazı bölgelerine inşaa edilmiş tahta kompartımanların içine sakladılar ve beklediler.
Normalde beklerken işin içine çok fazla içki, oyun ve sohpet girerdi fakat bu kez kimileri güvertede kimileri ise halat donanımında sessizce bekliyorlardı.
Hava git gide kararmaya başlayınca yüz ifadeleri daha da ciddileşti. Daha önce çok uzakta görünen bulutlar bir anda üstlerinde bitti.
Koyu yeşil sular dalgalıydı. Gökyüzü boyunca çakan şimşekler bir ok gibi denize düşüyordu.
Gemide hiç ses çıkmıyordu. Sanki herkes nefesini tutmuştu.Jisung tahta korkuluklara tutundu. Yağmurdan ıslanan saçlarını geri attı. Gözlerini açmak zorlaşmıştı. Yağmur, jisungun sırtını adeta dövmekteydi.
Önünde yarılan denizle beraber gemi delice sallandı. Bir yandan geminin yanlarını döven dalgalar ve kayganlaşan zeminle beraber işler zorlaşıyordu.
Jisungun bileklerine kadar uzanan sular onu kaydırıp gemiden atmak için meydan okuyordu. Bir eli her zaman sabit bir şeyi tutuyor diğer eli ise gelebilecek bir halat veya vinç kolunu savurmak için hazırda bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
livre mystère/ minsung
FantasyFransada eski bir kütüphanede çalışmaya başlayan Jisung, kütüphanenin derinliklerinde bulduğu gizemli bir kitabı merak edip evine getirir fakat hiç beklemediği bir şekilde farklı bir evrende ve farklı bir bedende uyanır.