Küçük bir çocuk vardı. Saçları siyah ile kahverenginin karışımı gibiydi. Gözleri Kahverengi'ydi. Küçük tatlı ve bir o kadar da neşeli bir çocuk vardı. İşte o çocuk bendim. Benim adım Bora Ateş KARABAY.
Annem beni doğururken vefat etti. Babam, annemi kaybettiği günden beri beni hiç sevmemişti. Çünkü annemi benim öldürdüğümü düşünüyordu. Bu yüzden de göz önünde bulunmamdan hoşlanmıyordu. Özellikle de onun olduğu ortamlarda bulunmamdan hiç hoşlanmıyordu.
Beni Babaannem büyütmüştü. 18 yaşıma kadar onunla beraber yaşadım. 18 yaşından sonra kendi başıma yaşamaya karar vermiştim. Babaannem bu kararıma itiraz etmemişti. Uygun görmüştü. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyordum. Bunu birkaç kez babaanneme anlatmaya çalışsam bile, o beni hiç dinlemiyordu. Her ay bana harçlık göndermeye devam ediyordu.
Parayı kimden aldığını biliyordum. O benim bilmediğim düşünsede, ben biliyordum. Parayı babamdan alıp, kendi parasıymış gibi bana gönderiyordu. Ama ben bunu çoktan fark etmiş, sesimi çıkartmıyordum. O da benim iyiliğimi düşünüyordu. Zorda kalmamı istemiyordu. Canım babaannem... babamdan göremediğim sevgiyi, o gösteriyordu bana. Beni torunu gibi değil de, kendi oğlu gibi seviyordu. Ne zaman yardıma ihtiyacım olsa, hiç düşünmeden gelir bana yardım ederdi. Bu performansın aynısını sevgili babamdan da beklerdim.
19'uncu yaş günümde, Babaannem bütün aileyi kendi evinde toplamıştı. Tabi sürpriz partiden haberi olmayan ben, sadece ailecek yemek yiyeceğimizi düşünmüştüm. Herkes buradaydı. Amcam, yengem, kuzenlerim ve anne tarafından birkaç kişi daha vardı.
Anne tarafıyla pek yakın sayılmazdım. Annem öldükten sonra bizimle olan ilişkilerini kesmişlerdi. Babam gibi onlarda beni görmek istemiyorlardı. Ama nedense bugün buradaydılar. Babaanne, yine ne dedin de buraya kadar geldiler?...
Akşam yemeğimizi yemiştik. Yemekten sonra her zaman olduğu gibi sıra tatlıya gelirdi. Ben tatlının önüme koyulmasını beklerken, aniden elektrikler gitmişti. Şaşkınlıkla tavana baktığım sırada, mutfaktan elinde kocaman bir pastaya kuzenim çıkageldi. Herkes aynı anda "İyi ki doğdun Bora" diye tekrar ediyordu. O an anlamıştım. Bugün benim doğum günümdü ve ben tamamen unutmuştum.
Doğum günüm ile Annemin ölüm günü aynı gün olduğu için kendimi kötü hissediyordum. Mumları üflesem mi?, üflemesem mi? kararsız kaldım. Kuzenim pastayı önüme koyup geri çekilmişti.
"Hadi Bora, üflesene mumları!!" Kuzenim benden heyecanlıydı. Eğer biraz daha bekletirsem onu, şuraya düşer bayılırdı. Yüzümün asık olduğunu bir tek babaannem fark etmişti. O an bana bakarak gülümsemişti. Bende ona baktım ve gülümsedim. Ardından mumları üfledim. Herkes alkışlamaya başlamıştı. Ben ise asık suratımla pastaya bakıyordum.
Mumları üfledikten sonra kuzenim pastayı alıp mutfağa geçti. Yanımın boş olduğunu gören babaannem, oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti. Elini omzuma attı, hafifçe sıktı. Diğer eliyle de yanağımı okşamaya başladı.
"Biliyorum, üzülüyorsun. Ama bugün senin günün yavrum. Eğer annen şuan hayatta olsaydı, senin gibi yakışıklı ve cesur bir çocuk doğurduğu için kendisiyle gurur duyardı." babaannem gözümün içine bakarak bu cümleyi söylemişti bana.
"Gurur duyar mı dersin?"
"Tabi ki de duyardı. Senin kadar yakışıklı, cesur ve iyi kalpli bir çocuk doğurdu. Gurur duymayıp ne yapıcaktı?"
"Annem gurur duyardı diyelim. Peki ya babam?... Babam neden bunca zamandır beni suçlamaya devam ediyor? Hiç mi bilmiyor? uzun zamandır neler çektiğimi?" babaannem, bu sözlerimin karşısında sadece susuyordu. Ben ise içimdeki öfkeyi kontrol etmek yerine dışarı salıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Code Name: DIAMOND [Düzenlendi]
Teen Fiction"Hani herkes öldürürdü sevdiğini? Sen neden öldürmedin beni?" Bakışlarındaki çaresizliği görmüştüm. Gözlerini hiç kırpmadan bakıyordu bana. Ağzından sadece şu sözler çıkmıştı. "Sana olan aşkım ağır bastı." ...