Zamanla birbirimize olan bakış açımız değişmiş, daha çok yakınlaşmıştık.
İkimizde birbirimize karşı rahattık. Esprili bir tavırla konuşmam onu rahatsız etmiyordu. Arada yaptığım espriye karşılık o da espri yapıyordu. Bir nevi ikimizde ortak noktamızı bulmuştuk.Onun favori renkleri Siyah-Beyaz ve Gri.
Benim favori renklerim ise Siyah-Beyaz ve Mor.İkimizde motorları seviyorduk.
O çok konuşan ve boş konuşan insanlardan hoşlanmadığını söylemişti.Bense hiç konuşmayan ve hep susan insanlardan nefret ettiğimi söyledim.
İşte, bir ortak olmayan nokta.
Yavaş yavaş havanın kararması ile eve gitmek için hazırlanıyordum. Her zamanki gibi erkeklerden önce soyunma odasına gidiyor, hızlıca işimi halledip çıkıyordum.
Çantamı koluma taktım ve soyunma odasından çıktım. Benim çıktığımı gören Bora sırtını yasladığı duvardan çekti, yanıma geldi.
"Yarın boş musun?"
"Evet, neden?" Ne gibi bir planı vardı acaba?
"Yarın için elimde 2 tane sinema bileti var. Benimle sinemaya gelir misin?"
Uzun zamandır sinemaya gitmemiştim. Aslında benim için iyi olabilirdi. Tabi hangi film olduğuna bağlı.
"Hangi film?" diye sorduğum sırada gözlerinin içi parladı. Dudağının bir kenarı yukarı doğru çıktı.
"Titanik Filmi? Sever misin?"
"Titanik... Hmm..."
Yanaklarını şişirerek cevabımı bekledi. Küçük bir çocuk gibiydi. Seviyorum desem çığlık atıp etrafımda koşucak gibiydi.
"Olur." Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Yarın için heyecanlı olduğu vücudunun titremesinden belliydi.
"O zaman yarın saat iki gibi seni almaya gelirim." Dedi ve heyecanlı bir şekilde spor salonundan çıktı.
Arkasından sadece gülmüştüm.
"O koskoca duvarların arasında, küçücük bir umut ışığı gördü ve çıkış yolunu bulabilmek için etrafındaki beton duvarları kırmaya başladı. İçindeki bütün kötü duyguları bir köşeye attı ve sadece umut dolu hislerle ışığı takip etti. Sonunda bu karanlıktan ve yalnızlıktan kurtulacak mıydı?"
...
Heyecanla beklediğim gün bugündü. Bora ile randevuya çıkıyordum. Sabah erken uyanmış, tam iki buçuk saattir evin içinde dolaştıktan sonra ne giyeceğime karar vermek için odama geçtim. Dolabımı açıp şöyle bir göz gezdirdim ve giyecek düzgün bir elbisemin dahi olmadığını gördüm.
İlk randevuma pantolon ve tişört giyerek gitmek istemem açıkçası? Ne yapmalıyım...
Derken aklıma Leyla geldi."Onun güzel elbiseleri vardır." Dedim ve yatağın üzerinde duran telefonu alıp Leyla'nın numarasını buldum. Çaldırdım.
"Alo?"
"Leyla, benim Elmas. Şu telefonu bir kez olsun ekrana bakıp aç."
"Ah Elmas. Naber? Kusura bakma işim vardı da, acele ile açtım."
"İyidir, sen?"
"İyi bende, evi toparlıyordum."
"Kolay gelsin. Leyla, sana birşey sorucam."
"Dinliyorum? Konu ne?"
"İlk randevuna kot pantolon ve tişört giyerek gider miydin?"
"Ne? Dalga geçiyorsun herhalde? Tabiki de gitmem kızım. Sonuçta bu benim ilk randevum. Biraz özenmeliyim- de, sen niye bunu soruyorsun? Yoksa!-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Code Name: DIAMOND [Düzenlendi]
Teen Fiction"Hani herkes öldürürdü sevdiğini? Sen neden öldürmedin beni?" Bakışlarındaki çaresizliği görmüştüm. Gözlerini hiç kırpmadan bakıyordu bana. Ağzından sadece şu sözler çıkmıştı. "Sana olan aşkım ağır bastı." ...