✵on

3K 354 88
                                    

🎞️pnl*je comprends pas (speed up)

Odanın kapısının açıldığını duyduğumda gözlerimi açtım. Hızla baktığımda Doktor'un sessiz bir şekilde, yardımcısıyla birlikte içeri girdiğini gördüm. Gözlerim aşağı çevrildi ve ne halde uyuyakalmışsak, aynı şekilde durduğumuzu gördüm. Kabus falan görmemiştim; bu yeterince ilginç değilmiş gibi kimse de hareket etmemişti. Ve ölü gibi ağırlardı. Hızla gözlerim bedenlerine sabitlendi. Vlad'ın nefes alışverişi sessizdi ve dikkatli bakılmadığı sürece fark edilir değildi, Czar'ın ise bedeni kalkıp iniyordu ama o da ses çıkarmıyordu.

"Merhaba, Bayan Vasilisa. Sargıları değiştirmem ve serumları tekrar kontrol etmem gerekiyor."

"Tekrar?"

"Evet." diye başını salladı Doktor. "Gece de birkaç kez gelmiştik."

Fark etmemiştim. Ben de bayılır gibi uyumuştum demek. Doktor, duruşlarını düzeltmek için Czar'ı nazikçe geri çekti. Ama Czar gerilese de mırıldanarak tekrar başını üstüme yerleştirdi. Vlad da, Czar'la hemen hemen aynı kiloda olmasına rağmen Doktor için fazla ağırdı.

Doktor, yanındaki kadına baktı. "Giomar'ı çağırır mısın?"

"Ben hallederim." diyerek Czar ile Vlad'ı yavaşça üzerimden çektim.

"Omzunuz-"

"Sorun değil."

"Sargınıza bakmam gerekiyor. İzin verirseniz. Yoksa siz de bu ikisi kadar sinir bozucu bir hasta mısınız?"

"Hastalarınızın suratına sinir bozucu demek hiç hoş bir davranış değil." dedim. Fakat Vlad ve -özellikle- Czar'ın ne kadar ruh hastası olduğunu biliyordum. "Ama hayır, iyi rolü kesmiyordum; kendim halledebilirim."

Yavaşça doğrulsam da önce, kadınla birlikte Doktor'a yardım ettim. Vlad ve Czar'a verdiğim hap oldukça işe yaramış olmalıydı ki o kadar hareket etmelerine rağmen bir sorunları yoktu. Başta renkleri iyice sararmış dursalar da uyurken ne iki, ne de dört kere vurulmuş gibi görünüyorlardı. Muhtemelen çok daha ağır şartlara alışkın oldukları içindi.

Ben ise iğnemi vurmamıştım ya da hapımı almamıştım. Benim için de bir kurşun yarası, sıyrığı ya da elimdeki kesikler sorun değildi. Zaten acil durum dışında kendi kendime iyileşmeyi beklerdim. Doktor çıktığında leptopumu ve telefonumu alarak işime baktım. Kontrolü sağlamam ve ufak tekel karmaşaları sonlandırmam saatlerimi almıştı. Üstelik bazı görüşmelerimin zamanı yaklaşıyordu.

Sadece bir kez mutfağa inmiştim, bir kere de banyoya girmiştim. Onun dışında olabildiğince kısık sesle çalışıyordum. Bu süreçte kıpırdandıkları olmuştu ama tam ayılmamışlardı hiç.

Yataktan kalkarak leptopu yerine kaldıracağım sırada koltuğun önündeki masada duran kutuyu fark ettim. Bir an öylece kaldım. Kalbim utanç ve heyecanla kasılırken alçak masaya ilerledim. Dizlerimin üstüne oturdum. Kutu şifreliydi ve kırabileceğim türde değildi.

Bunun için sonra bana küfür edebilirdi ama Czar'ın telefonunu aldım. Daha önce birçok kez gördüğüm şifresini girerek Regina'nın(Regi olarak kaydetmişti) numarasını buldum. Ararken banyoya girdim.

Uykulu bir sesle cevapladı. "Czar?"

Arkadan Don Santoro'nun, aynı şekilde uykulu ve hafiften sinirlenmiş sesini duydum: "Ne arıyor?"

"Benim. Vasilisa. Rahatsız ettiğim için-"

Regina telaşla "Hiç rahatsız olmadım. Ne oldu?" dedi. "Czar ve Vlad nerede?"

"Uyuyorlar."

"Orada saat öğleyi geçmiş olmalı."

"Evet..."

şiddetli bağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin