✵yirmi beş • son

3.2K 251 140
                                    

🎞️imaginary ambition*searing

Rusya'ya geri döndüğümüzde geçen haftalar beklediğim şekilde yoğundu. Yine de uğraşmaktan zevk alıyordum. Bratva ana evinde değildik, kaldı ki onu sadece toplantılar için kullanacaktım. Tamamen yeni bir yer almıştık. Kendimize göre dekore ederken Santoro gibi davranmayı seçmiştim. İsteyen evin alt katlarındaki odaları kullanabiliyordu ama en üst kat bize aitti. Tabii, Santoro'nun misafirperverliğinden dolayı bir alt katı da eğer gelirlerse diye onlara ayırmıştım. Tabii, daha sonra. Çünkü Regina hamilelik süreci boyunca seyahat etmeyecekti. Bu yüzden arada sırada gizlice İtalya'ya giden bizdik.

Santoro, ilgisinin çoğunu Regina'ya yöneltmişti. Regina bu duruma kafayı yese de Santoro'nun hamilelik sürecindeki her anına ortak olmasından hoşlanıyordu. Yine de işleri tıkırındaydı. Özellikle birlikte yaptığımız işlerde, daha önce hiç kâr etmediğim kadar ediyordum. Tabii bir de ortaklığımız büyümüş, Alessandro da işe karışmıştı. Sadece ticarette vardı, adam öldürmekle ilgilenmiyordu. Açıkçası... Uyuşturucu ticaretinde üç ana ortak olsak da o bölümün iş yükünün büyük bir kısmı Alessandro'daydı. Bir de Celestina. Regina'nın gözlemlerine göre Celestina ile Alessandro hiç karşı karşıya gelmemişlerdi. Celestina, Alessandro'nun ona olan ilgisinin farkında mıydı bilmiyordum. Onunla konuştuğumuzda bu tür bir durumdan hiç bahsetmemişti.

İşlerin hepsini üstüme almak yerine, bölmüştüm. Bana kalan görüşmeler, denetimdi ve laboratuvarımdı. Bunları yaparken Vlad ve Czar da yakınımdaydı. Ama Czar sabırsızlıktan ateş açmasını baştan çıkarıcı bulduğumda ve Vlad'ın da kulağıma fısıldamaları beni azdırdığında... Onları da gün içerisinde itmek zorunda kaldım. Sabahları, korumalarla antrenman yapıyorlardı. Akşamları da çoğunlukla benimle 'antrenman' yapıyorlardı. Akşamları iple çekmek bazen durup dururken beynime sıkma isteği uyandırıyordu. Yine de buna alışmıştım. Bir istek olmaktan çıkmış, ihtiyaç haline gelmişti. Tabii, her gün yapabilmem mümkün değildi; özellikle ikisi de sert olmayı seçtiğinin ertesi, yürümek bile pek kolay değildi.

Bugün boş kalmıştım. Okumaktan ve imzalamaktan gözlerim ağrıyordu ve açıkçası epey sıkılmıştım. Çalışma odamda Maksim, Lev ve Mihail vardı. Lev ve Mihail sigarasını yudumluyordu, Maksim ise kollarını göğsünde kavuşturmuş bir halde dışarıyı izliyordu. Onlarla olan ilişkim diğerlerinden daha samimiydi. Çünkü öyle olması gerekiyordu. Güvendiğimden değil de, hep etrafımda olmaları gerektiğinden.

Maksim hafifçe güldüğünde ona baktım.

Titreyen ellerimle, siyah deri eldivenden dolayı pek fark edilmiyordu, kendime viski doldururken "Czar mı?" diye sordum. Hepimiz bu duruma alışmıştık. Benim hiç alışma sürecim olmamıştı gerçi, bunu başından beri eğlenceli bulmuştum. Sonrasında ölü işlemleri halletmek zor olsa da Lev ve Mihail ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Maksim "Kavga var da ölümle sonuçlanmaz herhalde." dedi. "Ama başka bir kavga çıkabilir. Vlad'ı takip edenler sinir olmuş durumda."

Bardağı alarak ayağa kalktım. Czar bahçede atış talimleri yaptırırken kadın veya erkek fark etmeksizin birkaçına zorbalık yapıyordu. Üstünde botları, pantolonu ve kazağının üstüne giydiği silah taşıyan askı gibi kemerler vardı. Vlad ise aynı şekilde giyinmişti ama silahları yoktu. Kulaklığını takmış, bahçenin tabelalarla koşu için belirlenmiş dikdörtgen bölgesinde koşuyordu. Bir yandan Sofyushka ile konuştuğuna emindim. Kimseyi eğittiği falan yoktu ama koşuda olanlar, yani onu takip edenler... Pek de takip edemiyorlardı.

"Herif feci hızlı." dedim. Kollarımı göğsümde kavuştururken bir elim hala bardağı tutuyordu. Titrek ellerime rağmen sakin bir yudum aldım.

Lev, Maksim'in yanına gelip baktı. "Sizin ondan hızlı koştuğunuzu gördüm."

şiddetli bağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin