otuz beş ~ şarabın yoğun tadı

53 7 20
                                    

Hyeongjun sevgilisinin evine gelmişti, bugün onunla birlikte kalacaktı. Jiseok'la mutfağa doğru ilerlediler, yemek için bir şeyler hazırlayacaklardı. Hyeongjun ellerini yıkarken Jiseok da buzdolabından gerekli malzemeleri çıkardı.

Hyeongjun sebzeleri yıkayıp doğramaya başlarken Jiseok kollarını sevgilisinin beline sarıp boynuna küçük bir öpücük kondurdu. Sevgili olalı neredeyse iki hafta geçmişti ve aralarında minik öpücüklerden başka pek bir şey geçmiyordu. İkisi de birbirine hasretti fakat Hyeongjun çekingen davranıyor, Jiseok ise o istemedikçe yaklaşmak istemiyordu.

Hyeongjun aldığı küçük öpücükle başını çevirip sevgilisine baktı. Yüzleri oldukça yakındı ve bu konumdayken Jiseok fırsatı kaçırmak istemiyordu. Bir anda dudaklarına yapıştı. Hyeongjun şaşkındı ama artık ona ayak uydurmaktan başka çaresi yoktu. Jiseok'la birlikte olmayı, en çok da mutlu olmayı o da istiyordu.

Hyeongjun yaptığı işi bırakıp Jiseok'un belini kavradı sıkıca. Bir yandan da öpücüğüne karşılık veriyordu. Sevgilisine yön verip onu tezgahın önüne çekti ve kendiyle arasında kalmasını sağladı. Jiseok ellerini Hyeongjun'un saçlarını çıkarıp onu kendine daha çok yaklaştırdı. Öpücükleri ilk kez böyle şehvetli bir al alıyordu ve bu ikisinin de hoşuna gitmişti.

Hyeongjun ellerini Jiseok'un kalçalarına indirip sertçe kavradı ve onu tezgahın üstüne çıkardı. Bu kadar güçlü olmasına ikisi de şaşkındı fakat şu an takılabilecekleri şey bu değildi. Jiseok bir elini sevgilisinin yakasından içeri sokup keşfine başlarken Hyeongjun da dudaklarını ayırmış, Jiseok'un boynuna yönelmişti.

Minik öpücükler konduruyor, kokusunu içine çekiyor bazen de sadece dudaklarını sürtüyordu. Ama bu küçük hareketleri bile Jiseok'u fazlasıyla etkiliyordu. Parmaklarını Hyeongjun'un tişörtünün eteklerine götürüp bir çırpıda çıkardı. Sevgilisinin zayıf ama göz alıcı bedeni başını döndürmeye başlamıştı. Yüzündeki sırıtışa engel olamadan izlerken Hyeongjun da aynı şeyi Jiseok'a yaptı ve üst vücudunun çıplak kalmasını sağladı.

Tekrar az önceki öpüşmelerine dönerlerken aralarındaki bu güçlü çekim daha önce hiç böyle bir an yaşamamış Hyeongjun'a bile ne yapması gerektiğini söylüyor gibiydi.

Kapının tıklanma sesiyle oturduğum koltuktan kalkıp açmaya gittim. Bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim. Ben üşengeçlikten okuldan geldiğim kıyafeti bile değiştirmemişken o daha yarım saat olmadan bana gelmişti. Belki önemli işleri vardı, sınavları okuması gerekiyordu ama buraya gelmeyi tercih etmişti. Yanımda olmayı...

Saçımı ve kıyafetlerimi kapının yanındaki aynaya bakıp düzeltmeye çalıştım hızlıca. Çok oyalanmadan açtığımda aslında onun da okuldaki kıyafetleriyle olduğunu farkettim. Benim giydirdiğim gömlek vardı hala üstünde. "Hoşgeldin."

Gülümseyerek karşılık verdi ve elindeki paketi uzattı. Kesekağıdına sarılı bir şarap şişesiydi bu. Hafif çatık kaşlarla baktım yüzüne ama bir şey söylemeden içeri girdi. Sanırım favori içkisi şaraptı.

Birlikte salona geçtiğimizde koltuklardan birini işaret edip oturmasını istedim. Ardından mutfağa geçip iki kadeh çıkardım. Şişeden akan şarabın koyu rengi iştah kabartıcı görünüyordu. Ömrümde belki bir belki iki kez içtiğim şeyi şu an tatmamak için zor duruyordum.

Elimdeki bardaklarla yanına gittiğimde etrafı inceleyerek yerinde oturmaya devam ediyordu. "Benden daha önemli işlerin olduğuna eminim ama buraya gelmeyi seçtin." Kadehin birini ona uzatıp koltuğun diğer köşesine geçtim.

𝚙𝚊𝚛𝚊𝚗𝚘𝚒𝚍 ▪︎ 𝚓𝚘𝚘𝚍𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin