14.

1.9K 177 48
                                    

Yanlarına gidip gitmemek arasında iki saat düşündükten sonra vazgeçtim. Felix elinde sonunda gelicektir.

Yerime oturdum ve onları izlemeye başladım. Neşeli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Çocuk kolunu felixin omuzuna atmış daha ne kadar yakın olsam diye uğraşıyordu resmen.

İki de bir yüzünü elliyor yanaklarını sıkıyordu. Hayır ne kadar yakın olabilirler ki?

Daha fazla dayanamayıp felixi aradım. Hızlıca yanındaki çocuğa el işareti yapıp telefonu açtı.

"Felix geldin mi?"

"Ah evet hyunjin bir arkadaşımı gördüm de. Sen nerdesin?"

"Ah gördüm seni direkt karşındayım."

Ayağa kalkıp el sallamıştım. O da gözlerini kısmış etrafa bakıyordu. Beni görünce hemen gülümseyip el salladı.

"Hemen geliyorum."

"Tamam."

Daha sonra telefonu kapatıp yanındaki arkadaşına bir şeyler söyledi. O da kafa sallayıp ileriyi gösterdi. Felixte son kez sarıldı ve ardından benim yanıma geldi.

Hemen yanıma oturdu derin bir nefes vererek.

"O kim?"

Yorulmuş olmalıydı ki kafasını bile kaldırmadan başını döndürdü. Lanet olsun ki bu görüntüsü şuan bana her şeyi yaptırabilirdi.

"Ah o mu? Yeonjun. Avustralya'dan arkadaşımdı da. Burda görmeyi beklemiyordum. Beklettiysem özür dilerim."

Özür dilemesi beklemediğim bir şeydi. Niye her şeye özür diliyor?

"Ah hayır beklemedim. Merak ettim sadece."

"Anladım." Diyerek başını salladı. Ardından yerinden hızlıca doğrulup dikleştirdi kendisini.

"Sen niye burdasın gece olsa anlarım ama saat daha 3 falan."

"Ah... dedim ya minho. Biraz takıntılı buralara."

Etrafa baktı ve bana döndü.

"O nerede şuan?"

Doğru minho yoktu dimi. Salak hyunjin.

"O şuan gözüne kestirdiği birinin peşinden koşuyordur sanırım."

Felix küçük bir kahkaha patlattı. Hala gülmeye devam ederken konuştu.

"Tanrım gerçektende öyle biri olduğunu çok belli ediyor."

Eğleniyor gibi duruyordu ve bu sevindiriciydi. Bir süre sonra nefeslerini düzenledi ve sessizleşti.

"Chanın ne işi çıkmış?"

Kafasını tekrar bana döndürmüş ve cevaplamıştı.

"Kız kardeşi rahatsızlaşmış. Hastane falan dedi. Aile önemli."

Kesinlikle önemli aile.

"Ah anladım."

Kafasını sallayıp tekrar geri yaslandı. Aramızdaki enerji şuan çok değişikti. İkimizde öylesine sorular soruyor devamını getirmiyorduk.

"Peki ya sen..."

Etrafı süzdü ve bir grup kızı kafasıyla göstererek devam etti.

"Bence hoşuna gidecek birini bulurdun."

Kaşlarımı çattım ve arkama yaslandım.

"Kızlar ilgimi çekmiyor Felix."

Sahte bir şaşkınlık ifadesi taktı yüzüne. Kaşları havaya kalkmış az sonra diyecekleri için hazırlamıştı kendisini.

"Geçen ki bardan sonra bu sözlerine inanmak biraz zor benim için."

Küçük bir gülümseme sundu. Küçümser değil ama fazla samimi de değildi. Onu anlamak cidden zor.

"Sadece yapışıyorlar. Minho yüzünden katlanmak zorunda kalıyorum."

"Ah Tanrım her şeyi minhonun üzerine mi atacaksın?  Sen istemesen onlar senin yanına  10 metre bile yaklaşamazlar."

Neyi söylememi istiyordu şimdi bu?
Sakin bir şekilde cevaplamak istedim. Tam ağzımı açacakken bir anda araya girmiş ve konuşmama izin vermemişti.

"Ah sadece şaka yapıyorum. Hem bana bir açıklama yapmak zorunda değilsin hyunjin. İstediğinden hoşlanabilirsin tabii ki."

Bu sefer içten bir gülümseme sunmuştu. Bu biraz daha rahatlatsa da arkadaşlık ilişkimizi ikide bir yüzüme vurması biraz acı verici.

Bende ona gülümsedim ve hiçbir şey demeden ortamı izlemeye başladım. Felixe bakmayı çok istiyordum ama yanımda olduğu için direkt fark ederdi.

Gözüm bir süre minhoyu aramıştı. Göremeyince aklıma gelen düşünce ve görüntüler midemin bulanması için yeterliydi.

"Ee, ne yapacağız?"

Ne yapacağımızı bilmiyorum. Şuan aklıma herhangi bir şey gelmiyor.

"Bilmem."

"Hadi içki içelim!"

Bir anda kafamı felixe döndürdüm. Bana çok istekli bir şekilde bakıyordu. İtiraz edicektim ama şu bakışından sonra konuşabileceğimi bile düşünmüyorum. Kafamı sallayıp onayladım. O da sevinçle bağırıp garsonu çağırdı.

"Biz iki tane bira istiyoruz."

Garson taşıdığı tepsiden iki tane büyük bardakta içki bırakıp gitmişti. Felix güler bir yüzle teşekkür etmiş ve hızlıca bardağı kafasına dikmişti.

Endişeyle gözlerim büyürken bir anda felixin kolunu tuttum ve bardağı elimle uzaklaştırdım ondan.

"Ne yapıyorsun Felix?"

"İçiyorum hyunjin."

"Felix. Yarın okul var emin misin?"

"Ciddi misin? Ne zamandır okulu bu kadar önemsiyorsun sen?"

Kaşlarımı çattım. Ben önemsemesem de onun için önemli değil miydi? Derslerine hep vaktinde gelir çok çok zorunlu kalmadıkça da devamsızlık yapmazdı.

"Senin için sormuştum."

Gülümseyip elimi tuttu ve bardağını aldı.

"Teşekkür ederim ama şuan içmek istiyorum."

Kafamı salladım. Sonuçta bu onun kararıydı. Ben karışmamalıydım.

"Sarhoş olursam beni burada bırak ve git."

Gülerek söylediğimde bende güldüm.

"Bunu yapamayacağımı biliyorsundur."

"Neden yapamayacakmışsın?"

Bardağını masaya bırakmış hafiften bana yaklaşmıştı. Ne yani şimdiden mi sarhoş oldu?

Bende ona doğru yaklaştım ve yüzümüzün arasında sadece santimler bırakmıştım. Bundan hiç rahatsız olmamış gözlerimin içine bakıyordu.

"Benim için önemlisin Felix."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hwang Felix mi? - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin