13. Doğru
Yüzyüzeyken Konuşuruz|Tutun Sen Bana
önceki bölümden
Direksiyonu tutan parmakları kan görünemeyecek kadar beyazlamaya başlamıştı, öyle sıkı tutuyordu ki kırabileceğinden korktum. Yutkunduğunda, o yumru aşağıya yukarı doğru hareket etti. Beni şuanda duymuyormuş gibi davranması sinirlenmeme sebep oluyordu.
"Atalay neden bu yola girdik? Anlamıyorum ben."
Bana bakmadan sonunda dudaklarını araladı. "Takip ediliyoruz."
🌘
Geçmiş denenen o lanet hayalet, yıllar sonra o korkumu ruhuma sızdırdığında canım acımaya başlamıştı. Kalbim duvara toslamış bir araç gibi bitikti. Kan akmıyordu fakat ruhum kanıyordu biliyorum. Boğuk ses tonu kulaklarıma ulaşıyordu fakat ben son kelimesinde takılı kalmıştım. Bizi takip ediyorlardı, nedenini soramadan öylece ön camdan kayıp giden yola odaklanmıştım, hızla ilerleyen yolda etraftaki ağaçları göremez olmuştum. Tek bildiğim şey onunla geçirdiğim bu yolculuk ilk defa bana korkutucu geliyordu. Hız, öldürürdü. Ve biz ölüme gidiyormuş gibiydik. Ya kaza yaparsak? Bütün bu çaba aileme kavuşmam için miydi yoksa bir kurtuluş için mi? Bencillik mi ediyordum bilmiyorum, arkamızdakinden kurtulmak için bunu yapmak zorundaydı. Ama ben durana kadar rahatlamayacaktım, farkındaydım.
"Firuze, sesini duymaya ihtiyacım var. Lütfen konuşur musun benimle?" Yalvarır gibi çıkan ses tonu kulaklarıma ulaştığında, artık onu net duyabiliyordum. Ses tonundan anladığım kadarıyla uzun zamandır bana sesleniyordu. Kirpiklerimi kırpıştırarak daldığım noktadan bakışlarımı çektim ve ona baktım. Ona nasıl baktıysam derince yutkundu. Bakışlarını uzun süre üzerimde tutamadan yan aynalardan arkamızdakine baktı. Bize uzak bir mesafededir diyerek kendimi avutmaya başladım.
"İyiyim, iyiyim ben. Sen beni boş ver."
İyi falan değildim. Ama bu durumda dikkatini bana vermesin istedim. Bana ilgisini vermesi demek yanlış bir hataya düşmesine sebep olabilirdi. Ve ben şuanda bir olay daha kaldıracak durumda değildim. Durmak, derin bir nefes almak istiyordum.
"Nasıl umursamam, kalbin deli gibi atıyor. Bu arabadan çıkmak için can atıyorsun ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Allah kahretsin." Diyerek direksiyona vurmaya başladığında küfürleri de ardından sıraladı. "O orospu çocuğu elime bir geçsin, sike sike öldürmezsem. Sana bunu yaşattığı için öldüreceğim onu."
Onun böyle konuşması korkumu daha da tetikliyordu. Kızgın boğa gibi kıpkırmızı olmuş alnındaki o damar ortaya çıkmıştı. Sık sık aldığı nefeslerden dolayı göğsü hızla inip kalkıyordu. Benim ise gözlerim dolmuş ve ağlamak için izin istiyordu benden. Ama ben o izni verip de hata yapmak, güçsüz görünmek istemiyordum. Şuanda öylesin dedi içimdeki ses. Geçmişin canımı bu kadar yakması, hatırlatması yaralıyordu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLHEMDEKİ GÖLGE
Novela JuvenilTenime değen iğneler bir bir verdiğim sözleri göğsüme kazırken, içimde tarifsiz bir burukluk vardı. Aklımdan hiç çıkmayan sorular zihnimin içinde bir zehir gibi yayılıyordu. Uzun kirpiklerin, gül dudakların.. Dudaklarının hemen sol üstüne yerleşmiş...