0.5

940 48 5
                                    

Perşembe/12.55

Melik kantinin bir köşesinde oturuyordu. Kafasını duvara yaslamıştı. Gelen geçene bakmaktan başka bir işi yoktu.

Fazla eleştirel bir insan değildi. Önüne gelenin kusurlarını aramaz ama iyi yönlerini bulmak için de uğraşmazdı. İnsanlar zaten kendilerini birkaç konuşmadan sonra belli ediyorlardı.

Ama Mehmet Çağatay denen çocuğun kötü yönlerini aramaktan başka bir işi yoktu Melik'in. O kasıntı tavırları, ben buradayım diye bağıran yürüyüşü, kendine olan özgüveni ve okuldaki herkesin çocuğa bitmesi onun sinirlerini çok bozuyordu. Halbuki çocuğun özgüveni kendine ait bile değildi.

Mehmet Çağatay'ı ilk gördüğünde dikkatini çeken tek şey takım elbisesi olmuştu. Çoğu insanın zaten çocukta dikkatini çeken şey bu oluyordu. Sonradan herkesle beraber o da öğrenmişti, çocuğun arkası sağlamdı. Babası eski milletvekillerindendi. Tanımadığı bürokrat yoktu. Sağlam torpillerin döndüğü bütün meslekler Mehmet Çağatay'ın listesindeydi. Çünkü kendine güveniyordu, daha doğrusu tanıdıklarına.

Melik'in ise en nefret ettiği şey buydu. O kadar emek gösterenlerin değil, böyle kişilerin öne geçmesi.

Evet, Melik eleştirel bir insan değildi. Fakat Mehmet Çağatay şu an birkaç çok düzgün görünen arkadaşını yanına almış yürürken attığı her adım Melik'e batıyordu.

Her şey bir anda oldu. Melik'in oturduğu yer zaten kalabalıktı. Anlaşılmayacağını düşündü. Haklıydı. Mehmet Çağatay önünden geçerken ayağını sadece biraz ileri uzattı. O aşılmaz forsunu biraz yıkmak istemişti.

Mehmet Çağatay öne doğru fırlarken kendini gülmemek için çok zor tuttu. Çocuk yere kapaklandığında hemen yerinden fırlayıp yanına koştu. Elinden tutup kaldırdı. Omzunu patpatlarken çok eğleniyordu. Çünkü herkes dönmüş Mehmet Çağatay'ı izliyordu. Gülenler olmuştu ve düşen çocuğun yüzü kıpkırmızıydı. Melik onu hiç bu kadar utanmış gördüğünü hatırlamıyordu. Sırf zaten bu surat ifadesini görmek için yanına doğru koşmuştu ya.

"İyi misin kardeşim?" İyi rol yaptığına inanıyordu o an.

"İyiyim, teşekkür ederim." Fazla ciddi ve mesafeli sesini duyduğunda Melik o an onun suratının ortasına bir tane yumruk atmamak için kendini çok zor tuttu. Bu çocuk sanki kaymakam olacakmış gibi değil de kaymakam olmuş gibi davranmak zorunda mıydı?

Melik yanından ayrılıp tekrar yerine oturdu. Keyfi çok yerindeydi o an.

Hint Kumaşı |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin