Cuma/10.30
Melik, Çağatay'ı en son evinden çıkıp giderken görmüştü. Ben seni arayana kadar beni arama, demişti ve bir daha hiç aramamıştı. Onu son görüşü travmatikti Melik için. Beklentilerle dolu fakat bir o kadar da bütün büyünün bozulduğunu içten içe anladığı bir andı.O sabah Çağatay'ın takım elbisesini düzgünce bir poşete koymuş evden çıkmıştı. Çağatay istememişti ama Melik bu kıyafetlerin onda kalmasını istemiyordu. İlk gördüğü anda da onun için zaten yıkıcı olmuştu. Çekingen bir şekilde ceketi burnuna götürmüş ve özlediği kokuyu içine çekmişti. Ağlayacaktı neredeyse. Bir daha da bir kenara atmış ve dokunmamıştı. Gözünün önünden kaybolsun istiyordu.
Okula gelip Çağatay'a mesaj atmıştı nerede olduğunu öğrenmek için. Şimdi de kantinde oturmuş onun dersten çıkmasını bekliyordu. Melik'in o gün dersi yoktu. Kendine itiraf etmekte zorlansa da sadece Çağatay'ı görmeye gelmişti okula.
Gözlerini masadaki poşete dikmişti ve kendine olan saygısını kaybetmek üzereydi. Çünkü Çağatay'dan nefret ediyordu ve onu görmek çok istiyordu. Onu en ufak engelde bıraktığı için çok sinirliydi ama geri dönmesi için yalvarmak istiyordu. Dersten çıkan sınıf gördüğünde irkiliyor ve heyecanlanıyordu ama hiçbirinden Çağatay çıkmadığı için sinirleniyordu.
Sakinleşmek için çayından bir yudum aldı.
Karşıdan gelen Çağatay'ı gördüğünde bu hiçbir işe yaramadı. Melik'e bakıyordu ama yüzü buz gibiydi Çağatay'ın. Eski, Çağatay'ı tanımadığı günlerdeki gibiydi aynı.
Çocuk yanına yavaşça gelirken Melik de ayağa kalktı. Poşete gitti eli, sonra almaktan vazgeçti. Masanın üzerinde kaldı eli öylece. Ne yapacağını bilmiyordu. Elini nereye koyacağını, nereye bakacağını. Eli, ayağı birbirine karışmıştı.
Çağatay özgüvenli görünüyordu. Kendinden emin. Ayrıldıkları için hiç üzülmemiş gibi. Ama çok güzeldi. Her şeyden önce Melik bunu düşündü. Parlak saçları, beyaz teni, dudakları, burnu. Çok güzel görünüyordu. Ayrılık sadece Melik'i mi yıpratmıştı?
Rahat bir tavırla çantasından beyaz sweati çıkarıp Melik'e uzattı. "Sweatini alabilirsin." dediğini duydu Melik. Gözlerini kırpıştırıp sweati aldı. O da poşeti uzattığında Çağatay sorgulamadan aldı.
Birinin elinde sweat birinin elinde poşet, kaldılar öylece. Birkaç saniyelik sessizlik geçti.
"Neden gelmedin okula?" Melik kaşlarını kaldırıp ona baktı.
"Manisa'ya gittim." diye cevap verdi.
Çağatay başını salladı. "Anladım." dedi belli belirsiz. "Bazı sınavlara girmemişsin. O yüzden merak ettim." Başını eğmişti ve Melik'in yüzüne doğru düzgün bakmıyordu.
Melik güldü. Böyle bir şey söylemesi bile oldukça komikti. "Nereden biliyorsun?" dedi.
Çağatay omuz silkti. "Seni göremeyince kötü bir şey oldu sandım. Baktım."
Melik kendini salak gibi hissediyordu çünkü onu merak etmesi içini kıpır kıpır yapmıştı. "Kötü bir şey olmadı." dedi sadece.
"Sevindim."
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Çağatay "Gitmem gerekiyor." dediğinde Melik kafasını salladı.
Çağatay onu ardında bırakıp bahçeye doğru ilerlerken Melik bir tarafı kırılmış gibi hissediyordu.
———————————
Bilgisayarımın klavyesinde sıkıntı var çok mutsuzum bu bölümü de telefondan yazdım ama telefondan yazmaktan nefret ederim bilgisayarımı yaptırmaya çalışıcam olana kadar çok sık bölüm gelmeyebilir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hint Kumaşı |bxb|
Teen Fiction"Okula takım elbiseyle gelen orospu çocuğu sen misin?" Texting