Çarşamba/19.20
Mehmet Çağatay Melik'in evine ilk adım attığı andan itibaren etrafı inceliyordu. Her yer çok dağınıktı ve aklına gelen ilk şey bu olmuştu. Tam bir bekar eviydi. Kendi yaşadığı düzenli ve şık aile eviyle karşılaştırılamazdı bile. Eşyaların hepsinin ikinci elden alındığı çok belliydi ve büyük ihtimalle seçilirken üzerine ikinci defa düşünülmemişti bile. Buna rağmen Melik'in her noktaya kendi izini bıraktığını görebiliyordu. Duvardaki posterler, camın önündeki kaktüsler, her yere atılıp istiflenmiş kitaplar bu evin Melik'in evi olduğunu gösteren yegane şeylerdendi.
Camın önündeki koltuğa oturup parmaklarını yavaşça kaktüsün iğnelerine dokundurdu. "Neden bu kadar çok kaktüs var evinde?"
"Canın acır, yapma." dedi Melik oraya buraya atılmış eşyalarını bir elinde toplarken.
"Çok bastırmıyorum."
"Evde yeşillik seviyorum ve kaktüs de en bakım gerektirmeyen bitki." diye cevap verdi Melik deminki sorusuna.
"Ben geldikten sonra evi toplamanın bir anlamı yok." Çağatay gülerek onun oradan oraya koşturan bedenini izliyordu.
"Bu dağınıklıkta mı oturacağız?"
Çağatay ayağa fırladı. "Evde mısır var mı? O sırada ben mısır patlatayım."
Melik elinde biriken eşyaları banyodaki kirli sepetine tıktıktan sonra mutfağa, onun yanına gitti. Tencereye mısırları koymuş üzerine yağ ve ekliyordu o sırada Çağatay.
"Umarım kapağını kapatman gerektiğini biliyorsundur." diye mırıldandığında Çağatay şok içinde Melik'e döndü.
"Yuh Melik. Bunu bilmeyen var mıdır?"
"Bilmiyorum. Senin gibi burjuvadan her şey beklenir."
Çağatay normalde rahatsız olacağı lafa kıkırdarken "Sen şimdi benim evimde hizmetçi var sanıyorsundur." Tencerenin kapağını kapayıp ateşin altını açtı.
"Yok mu?" Çağatay Melik'in şok olmuş ifadesine bakarken daha çok güldü.
"Yok tabii ki. Ne hizmetçisi ya? Biz normal bir aileyiz."
Melik ona asla inanmadığını surat ifadesiyle belli ediyordu. "Ya bahçeli müstakil bir evde ya da rezidansta falan yaşadığınıza eminim." Mısırların patlama sesi ortamı doldurmaya başlamıştı.
Çağatay dudaklarını büzdü. "Bahçeli müstakil bir evde yaşıyoruz..." Melik'in dudaklarının kıvrılmaya başladığını gördüğünde parmağını havaya kaldırdı. "Ama... ama gayet mütevazı bir ev." Melik kaşlarını havaya kaldırdı. Bahçeli müstakil bir ev ne kadar mütevazı olabilir hiçbir fikri yoktu. Her şekilde kulağa güzel ve pahalı geliyordu.
"Bir gün bizim eve gelmelisin. Hem annemle tanışırsın hem de mütevazı hayatımızı görürsün."
Melik gülüp kafasını salladı. "Tamam, gelirim." dedi kendinden beklemediği bir şekilde.
Buzdolabına ilerleyip kapağını açtı ve inceledi. "Alkol kullanıyor musun?"
"Bazen, neden?"
"Bira içer misin?"
Çağatay ona bakıp birkaç saniye düşündü. "Eve gittiğimde babamın söylenmesine değer mi?"
Melik güldü. "Baban söylenecek diye istediğin bir şeyi yapmaktan vazgeçmemelisin bence."
Çağatay tencerenin kapağını kaldırıp mısırları derin bir kaseye boşaltırken "Teşekkürler hayat dersi için." diye mırıldandı.
"İstiyor musun istemiyor musun? Ben içeceğim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hint Kumaşı |bxb|
Fiksi Remaja"Okula takım elbiseyle gelen orospu çocuğu sen misin?" Texting