Na Jaemin'i anlamak imkansızdı. Çünkü o her şeyin anlamsız olduğunu söylerdi. Kendinin de yaptıklarının da yapmadıklarının da. Onu hiçbir zaman anlayamadım, o da anlamamı istemedi.
Hiç annenizin getirdiği alışveriş poşetlerini evin üst katına çıkarırken kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü? Na Jaemin düşündü. Bu yüzden 8 Aralık'ta, annesinin pazardan aldığı sebze ve meyve torbalarını mutfağa yerleştirdikten hemen sonra, ayağındaki ev terliklerini odanın içinde gelişigüzel bir şekilde çıkarıp penceresinden aşağıya bıraktı kendini. 8 Aralık'tı. Lee Donghyuck'la birlikte okuldan sonra haftasonu tarih sınıfında kalıp ödev yapmıştım, sonra birlikte sandviç yiyerek eve yürümüştük. Açıkta kalan boynum üşüyordu ve çenem titriyordu. Mahalledeki evlerin bahçesinde hâlâ Noel süsleri vardı. Donghyuck sokağın köşesinde benden ayrılmadan hemen önce birkaç ev ötede bir ambulans gördük. Işıkları yanıyordu. Kırmızı fosforlu lambalar, sokakta toplanan meraklı kalabalığın heyecanlı ve birbirine benzeyen yüzlerinde yanıp sönüyordu.
Alt sokağımızda oturan Na Jaemin intihar girişiminde bulunmuştu. Ama başarısız olmuş, sol omzundaki çıkıkla ve yüzündeki morluklarla hastaneye kaldırılmıştı. O gün sokağın başında durmuş, ambulansın evin önünden ayrılmasını seyretmiştim. Hemen ardından kar yağmaya başladı. Küçük ve önemsiz bir toz gibi. Bu olayın da tıpkı böyle önemsiz bir toz olduğunu düşünmüştüm. Ama o yıl herkes intiharı başarısızlıkla sonuçlanan Na Jaemin'i konuşmaya başlamıştı ve birden bütün okulun, öğretmenlerin ve mahalledeki ailelerin gözdesi olmuş; herkesin acımayla karışık şefkatli bakışlarını üzerinde toplamıştı. Girdiği pastanedeki kadın ona fazladan ikişer çörek daha veriyordu, iki sokak ötedeki yerel marketin sahibi istediği çikolatayı bedavaya almasına izin veriyordu. Muhtemelen bu insanlar, sıcak çöreğin ve bedava çikolatanın birini hayata tutunduracağını düşünüyordu.
Bu olay başta bizim evde çok konuşuldu. Çünkü annem ve Jaemin'in annesi Güzel Dolores (mahalledeki çocuklar ondan böyle bahsederdi) arkadaştı. Tarçın rengi saçları, parlak kahverengi gözleriyle çok güzel İngiliz bir kadındı Dolores. Jaemin'in babasıyla İngiltere'de üniversite okurken tanışıp evlenmişler, sonra bizim her tarafı akçaağaçlarla ve kurbağa vıraklamalarıyla dolu mahallemize yerleşmişler. Mahalledeki bütün kadınlar Dolores'in hamilelik kilolarını çabucak vermesini çok kıskanırmış zamanında. Fakat Dolores gerçekten çok güzel ve bakımlıydı; çiçekli elbiseler, deri sandaletler, ufak topuklu ayakkabılar giyer, saçlarını ensesinde minik bir topuz yapardı ve pembe ruju hiç çıkmazdı. Tavşan derisi gibi solgun bir teni vardı. Etrafımdaki erkekler onu öyle güzel buluyordu ki, Huang Renjun her sabah bahçedeki çiçekleri sulayan Dolores'e günaydın diyebilmek için yolunu uzatıp derse geç kalırdı. Hiçbirimizin annesi onun gibi şık, genç, güzel ve yabancı değildi neticede ve bu o zamanlar bize büyülü bir şeymiş gibi gelirdi. Fakat Güzel Dolores memleketinden uzakta olduğu için çok yalnızlık çekermiş mahalledeki ilk yıllarında. Sonra bir gün kadınların sigara içip iskambil oynadığı, pasta ve lavanta kokan bir çay partisinde annemle tanışıp arkadaş olmuşlar. Annem Dolores'i severdi. Babam da kocasıyla, yani Na Jaemin'in babasıyla tanışık sayılırdı. Ama bütün bunlara rağmen biz Jaemin ile hiçbir zaman arkadaş olmadık, bir araya bile gelmedik. Bu yüzden o akşam sofrada annem üzgün ve korkulu bir yüzle Jaemin'in kendini evin penceresinden aşağı attığını söylerken hiçbir şey hissedemedim. Üzülmedim. Acımadım. Babam başını iki yana sallayıp "Daha on altı yaşında," derken ben, sarı porselen tabağımdaki soğumuş rostoyu parçalara ayırıyordum.
O gece yatağıma girdiğimde düşündüğüm tek şey babamın bu cümlesi olmuştu. Uzaktan küçüklüğünü, bisikletini, okul yolunda koşturduğunu, yemekhanede arkadaşlarıyla gülüştüğünü, erkekler tuvaletinde sigara içtiğini gördüğüm Na Jaemin'in ölümden dönmesini, hem de bunu alt sokağımızdaki evinde yapmış olmasını düşünmedim. Daha on altı yaşında. Sadece bunu düşündüm. Olayın en kötü tarafı Jaemin'in on altı yaşında olması mıydı yoksa on altı yaşındaki birinin intihar etmeye kalkışmasının ardındaki sebep miydi, bu soruyu yanıtsız bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vahşi gülüşler, nomin
FanficO akşamdan sonra, alt sokağımızda oturan ve iki kere intihara kalkışan ama ikisinden de sağ çıkan Na Jaemin'e çarşamba ve cuma olmak üzere haftada iki gün ders vermem kararlaştırıldı. Cumartesi günü ise sadece evine gidecek ve vakit geçirecektim; bi...