tw: bu bölümde ölüm, intihar, kötü alışkanlıklar (uyu*turucu, sigara) ve ufak birkaç cinsel deneyimden bahseden içerik vardır.
Ortaokulda bulduğu kuş yuvası, hayatındaki diğer her şeyden daha fazla kazınmıştı Jaemin'in aklına. Hayır, hiç şüphesiz ilk sırada ablası vardı fakat evet, ikinci sırada kuş yuvası vardı. Ortaokulun ikinci yılına başlamasından hemen önceki yaz tatiliydi. Jaemin, evlerinin bahçesindeki gölgelikte öylece oturuyordu. Canı çok sıkılıyordu, sokakta oynayan diğer çocukların seslerini işitiyordu: Liu Yangyang, Lee Jeno, Huang Renjun ve ismini hatırlamadığı birkaç çocuk daha. Ancak Jaemin onlarla oynamazdı, onlar da Jaemin'i aralarına almazdı zaten. Yalnızdı, yalnız olmaya alışık, yalnızlığı benimsemiş ve kendisine en çok onu yakıştırmış bir çocuktu. Biraz bahçede dolanmaya karar verdi sonra. Etrafta gezinip ne var ne yok bakacaktı: Bir keşif gezisi. Oysa bu eve taşınalı dört yıl olmuştu. Jaemin bu evden nefret ediyordu, bu sokaktan, bu mahalleden ve bu şehirden. Odasından doğru dürüst çıkmıyordu, yalnızca resim çiziyor, kitap okuyor ve kendi kendine tuhaf oyunlar kuruyordu.
Bahçe geniş sayılmazdı, eski evlerinin bahçesine hiç benzemiyordu. Fıskiyeler yoktu bir kere, babasının kurduğu salıncak yoktu, piknik yaptıkları masa yoktu. Yalnızca mutfak penceresinden görünen elma ağacı, ön taraftaki çiçek tarhı ve arka taraftaki yaşlı limon ağacından ibaretti. Keşfedilecek hiçbir şey yoktu; bir hazine bulamayacağını anladı. Üstelik biliyordu ki hiçbir kâşif yalnız gezmezdi, hepsinin yanında sadık ve eğlenceli birer yol arkadaşı olurdu. Oysa Jaemin tek başınaydı, tek başınalık yakasına yapışmıştı. Yeni biçilen çimlerin üzerinde biraz dolandıktan sonra limon ağacının önüne geldi. Çok eski ve yaşlıydı bu ağaç, dalları biraz hastalıklı görünüyordu, gövdesi tozlu ve örümcek ağlıydı. Koyu yeşil, koca damarlı yaprakları huysuz ve çirkin birinin suratına benziyordu. En alttaki yapraklardan birini kopardı, elinde evirdi çevirdi, acaba damarlarının oluşturduğu yol gizemli bir hazinenin haritası olabilir miydi? Havaya kaldırıp güneş ışığında merakla inceledi. Güzel kokuyordu, annesinin salataya sıktığı limonlar gibi ama biraz güneş ve toz gibi. Neden olduğunu bilmeden, bir içgüdüyle yaprağı ağzına götürdü ve küçük bir parçayı ısırıp azı dişlerinin arasında çiğnedi. Berbat ve acı bir tat ağzının her yanına nüfuz edince olduğu gibi yere tükürdü. İğrençti.
Sonra bir kuş sesi duydu Jaemin. Çok yakından, başının üstünden. Parmaklarının ucunda yükselip limon ağacının dallarına baktı. Çatal şeklindeki iki dalın ve gür yaprakların arasına yerleştirilmiş yuvayı gördü belli belirsiz. İçinde ötüşen ve hareket eden bir şeyler vardı. Merakla ama yavaş olmaya özen göstererek ağacın gövdesine tırmandı. Ayaklarını koyabileceği güvenli bir yer bulunca başını yaprakların arasından geçirip keşfine, gizli hazinesine ulaştı. Burnunun dibinde incecik dallardan, saman çöplerinden ve çalı çırpıdan örülmüş sepet gibi ufak bir kuş yuvası vardı; içinde iki yavru. Yeni çıkan zayıf tüylerinin arasından soluk pembe ve yer yer kırmızılaşan derileri görünüyordu, iki siyah çekirdeğe benzeyen gözleri şaşkın şaşkın etrafta dolanıyordu, sarı ve küçük bir gagaları vardı. Çok çirkinler, diye düşündü Jaemin. Tıpkı benim gibi. Fakat sağdaki soldakinden biraz daha sevimli ve daha gelişmiş. Bu ablam. Daha çirkin olan ben. Acaba anneleri neredeydi? Yiyecek bulmaya mı gitmişti? Acaba ne kuşuydu bunlar? Büyüyünce nasıl görüneceklerdi? Yavrular kulak tırmalayan zayıf bir sesle ötüşürken Jaemin ağacın dallarını sımsıkı tutarak bir süre daha onları seyretti. Annenin hâlâ ortalarda olmadığını görünce endişelendi. Ya yavruları unuttuysa? Ya başına bir şey geldiyse ve yiyecek getiremezse? Bir koşu eve gitti. Mutfakta dün akşamdan kalan ekmeği buldu, onu eliyle ufacık parçalara ayırıp kırıntı hâline getirdi. Sonra ağaca tekrar tırmanarak avcunu yavruların gagasına uzattı. Fakat ikisi de yemedi, hatta ötüşerek kıpırdandılar. Neden korkmuşlardı? Jaemin sadece onların karnını doyurmaya çalışıyordu. Çabası sonuç vermeyince ekmek kırıntılarını yuvanın içine bıraktı ve tekrar mutfağa gitti. İçine su doldurduğu şişeyle geri döndü. Plastik kapağın içine bir damla su döküp yavrunun birine uzattı. Bu kez minik gaga usulca açıldı ve suyun içine daldı. Ardından diğeri, daha çirkin olan da suyu içti. Jaemin çok mutluydu, kuşları dikkatlice fakat onları korkutmaktan çekinerek izledi. Hava kararmaya başladı, dalları tutmaktan elleri acıyordu ve anne hâlâ yoktu. Fakat Jaemin'in annesi onu akşam yemeğine çağırdı. Kuşlara veda edip yarın yine geleceğini söyleyerek eve girdi. Akşam yemeğinden sonra bahçeye çıkması yasaktı, Jaemin bütün akşam pencereden limon ağacına bakarak kuşları düşündü. İki kardeş. Onlara isim vermeli. Soomin ve Jaemin. Anneleri şimdi mutlaka gelmiştir ve sıcak yuvalarında neşeyle oynaşıyorlardır. Yuvada yaşayan bir kuş olmak herhalde güzel bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vahşi gülüşler, nomin
FanficO akşamdan sonra, alt sokağımızda oturan ve iki kere intihara kalkışan ama ikisinden de sağ çıkan Na Jaemin'e çarşamba ve cuma olmak üzere haftada iki gün ders vermem kararlaştırıldı. Cumartesi günü ise sadece evine gidecek ve vakit geçirecektim; bi...