Çok Karanlık Ve O Yok...

286 23 14
                                    

"Burada tek başına kalıp ölmek istemiyorsan evet Ansel, gelmelisin. Gelmek zorundasın."

Sinirle sırtımı yasladığım duvardan çektiğimde Bill bunu söyleyip Berna ile arabasına ilerlemişti. Başka çarem yoktu yine, ve yine... Koyulan malzemeleri mi ne almak için biraz uzaktaki büyük bir depoya gidecektik ve elbette ben de onlarla gelmek zorundaydım çünkü ev boş olacaktı ve bu da tehlike demekti.

İtiraz etmenin anlamı yoktu, bu yüzden ilerleyip arabaya bindim. Geçen seferki araba olayını yaşamak istemiyordum, bu yüzden ses çıkarmadan uslu uslu oturdum ve Tom'un binip arabayı sürmesini bekledim.

Son bir haftadır bu evde kalıyorduk, kendi evimize gidemiyorduk ve diğerleri bizim evdeki çoğu eşyayı buraya getirdiği için bir süre daha gidemeyeceğimizi anlamıştım.

Ayrıca bu son bir haftadır Tom'un gözüne gözükmemeye ve ondan uzak durmaya çalışıyordum çünkü biraz ürkmüştüm açıkçası. Hayır hayır, bana böyle davrandığı için falan değil asıl sorun; en son olaydan sonra bana tecavüz edebileceği düşüncesi vardı bir ara aklımda ama bana o bar gecesi nasıl davrandığı aklıma gelince hemen bu düşünceden kurtulmustum. Neden bilmiyorum ama böyle bir adamdan beklenirdi gibi geliyordu ama başka kadınlara karşı. O zamandan sonra daha uslu olmam dikkatini çekmişti ama bir şey söylememişti. Yine de bunu yapacak kadar ileri gideceğini düşünmüyordum yani hâlâ eskisi gibiydim aslında, uslu falan değildim. Hâlâ ara sıra sorun çıkartıyordum. Hatta her zaman sorun çıkartıyordum.

Depoya vardığımızda hemen arabadan inip etrafa baktım. İlkte karanlık olsa da biz gelince ışıklar Gustav sayesinde açılmıştı. Kapının önünde duruyorduk. Diğerleri de geldiğinde Bill kapıyı açtı.

İçeride oldukça uzun ve geniş bir koridor vardı. Hatta öyle uzundu ki sonunu pek göremiyordum diyebilirim.

Koridorda ilerlerken etrafta hiçbir şey yoktu. İleride bir kapı daha olduğunu biraz daha ilerledikten sonra gördüğümde anlamıştım. Neden bu kadar uzun bir koridor vardı ki? Çok gereksizdi bence. "Ne kadar da uzunmuş..." diye mırıldandı benim yerime Berna.

İlerideki kapıya nihayet ulaşıp açtığımızda bizi büyük, çok büyük bir oda ve bir sürü koli karşıladı. Çok fazla koliydi bunlar ve içinde ne olduğuna dair en ufak fikrim yoktu. Biz girdikten sonra George kapıyı kapatmıştı. Berna tıpkı benim gibi merakla etrafı incelerken Amie ve Laura, tahmin ettiğim gibi buraya daha önce geldikleri için sadece kenarda oturuyorlardı.

"Michael!" diye Tom bağırınca irkildim. İçeri esmer, uzun boylu bir adam girmişti, "Buyurun efendim." Tom kolileri gösterdi, "Şunları taşımalarına yardım et." Michael başını salladı, "Emriniz olur efendim." diyerek hemen kolilere yöneldi.

"Ee, ben ne yapacağım?" diye sordum boş boş. Berna çoktan uğraşacak bir şeyler bulmuş, kendi çapında takılıyordu. Tom bana döndü kısaca bakarak, "Otur." Emredersin paşam, başka isteğin?

Yine emir vererek konuştuğunda neden başka bir şey diyeceğini düşündüğüm için kendime kızdım. Ne zaman emir verir gibi konuşsa -ki her zaman öyle konuşuyor, asla dediğini yapmıyordum. Ve bunu bile bile yine ve yine emir veriyordu adi adam.

"Hayır." kapıya yöneldim ve sesini duydum, "Çıkma dışarı. Otur dedim." Bu ortamda kavga çıkması işime gelmezdi, kaçamazdım çünkü. Küfrederek gidip kolilerin üzerine oturdum.

~

Abartmıyorum, yaklaşık bir saattir öylece kolilerin üzerinde oturmuş kolilerin taşınmasını izliyordum. Ve götüm ağrıyordu artık, daha fazla oturamazdım burada!

Tom'un kolilerle ilgilenmesinden faydalanabilirdim, tabi diğerlerinin de öyle. Onlar uzakta kolilerle uğraşırken, sessizce ayağa kalkıp küçük adımlarla kapıya yöneldim ve kilitli olmamasını umdum.

Değildi. Kapı kolunu aşağı indirince kapı açılmıştı. Hızla kendimi dışarı atıp kapıyı kapattım. Biraz daha orada kalsam boğulacak gibi hissetmiştim her ne kadar büyük bir yer olsa da. Koridorun ışıkları beni görünce açılmıştı. Etrafa baktım, koridordu işte.

İlerlemeye başladığımda gelirken fark etmediğim bir kapı gördüm kenarda. Bunu nasıl görmemiştim bilmiyordum ama duvarın kenarında bir kapı daha vardı. Merakla o tarafa ilerledim.

Kapıyı açmaya çalışsam da tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Tüm merakım kursağımda kalmıştı. Kapıdan uzaklaşıp devam ederken bir kapı daha görünce kör olup olmadığından şüphe ettim. E bunu da görmemiştim ki ben gelirken! Belki de diğer taraftan ilerlediğim içindir, sonuçta koridor büyük ve aynı zamanda genişti.

Muhtemelen yine kilitlidir diye düşündüm ve yine de şansımı denemek için açmayı denediğimde şaşırtıcı bir şekilde kapı açılmıştı sonuna kadar. İçerisi karanlıktı.

E bu kapı açıksa diğeri neden kitliydi ki?

İçeri girip girmemekte kararsızdım. Çok karanlıktı ve karanlıktan hiç hoşlanmıyordum. Bu ben küçükken karanlığın içinden birinin çıkıp beni yiyeceğini zannetmemden başlamıştı ve hâlâ korkuyordum biraz.. Tamam biraz falan değil, korkuyordum karanlıktan.

Ama elimde değildi, küçükken de korkardım karanlıktan. Berna bunu bildiği için odaya bir gece lambası almıştı ve hâlâ o lambayla uyuyordum. Onu almadan önce de ışıkları kapatmadan uyurdum ve her sabah Berna faturadan şikayet ederdi. Zaten bundan dolayı gece lambası almıştı aslında.

Ayrıca birisi yanımda olunca korkmama gibi bir huyum da vardı. Yanlız olunca korkuyordum, tıpkı şuan olduğu gibi. Korktuğum için girip girmemekte kararsızdım.

Ama merakım korkumdan daha ağır basınca içeri bir adım attım.

"Evet abi, kızlardan biri burada." İçeri tam olarak gireceğim sırada nereden geldiğini anlamadığım bir sesle korkarak hemen geri dışarı çıkıp kapıyı kapattım. O ses de neydi? Korkuyla etrafa baktığım sırada bir ses daha duymuştum aynı kişiye ait,

"Tamam abi, alıyorum." Bu kimdi ve ne almasından bahsediyordu? Gerçi bunu düşünecek vaktim olduğunu sanmıyordum. Hemen kapıdan uzaklaşıp geldiğim tarafa koşarken aniden koridordaki tüm ışıklar kesilince istemsizce bir çığlık attım.

"Tom!" Hiçbir şey göremiyordum ve karanlık olduğu için daha da korkmaya başlamıştım. Kabul ediyorum, sözünü dinlemeli ve dışarı çıkmamalıydım ama ne yapabilirim? Kişiliğim böyleydi...

Koşmak istedim ama bir yere çarpabileceğim düşüncesi bunu yapmamı engelledi. Ya koşarken duvara çarparsam? Beynim bunu düşündüğü için ellerimi iki yana açarak koşmaya başladım.

İki elim duvara değdiği için bu da demek oluyordu ki doğru şekilde koşuyordum ama arkamdaki ayak sesleri bana hiç yardımcı olmuyordu. Koşarken ayağım bir şeye bastığında yönümü şaşırdım ve duvara çarptım. Hah! Çok güzel! "Ah!" Yerde sızlayan burnumu ovuştururken ayak sesleri yaklaşıyordu.

"Tom!" diye bağırıp sesimi duyurmaya çalıştım tekrar. Ve sanırım başarılı da olmuştum. "Ansel?" diyen sesi çok uzaktaydı ama duymuştu yine de sesimi.

Ayak sesleri daha da yakınımdaydı, "Abi kızı yakaladım." dedi kolumdan sertçe tutup beni ayağa kaldıran adam. Bir an sürekli 'abi' dediği için Josh'u hatırlamıştım ama o ölmüştü değil mi? Çok üzüldüm bak hatırlayınca.

Tanrı aşkına bu adam kimdi şimdi? İki dakika dışarı çıkıp Tom ve diğerlerinden uzaklaşmıştım ve basım yine beladaydı! Ama yeni hayatım böyleydi, buna alış artık Ansel. "Bırak kolumu!" diye bağırdım ama göremiyordum hâlâ. Ve o adam artık kimse beni sürüklemeye çalışıyordu. Ve direndiğim için pek de başarılı olduğu söylenemezdi.

"Abi bu olmaz böyle, dur hallediyorum." sanırım telefonla konuşuyordu. Ne yapacağını beklerken burnumda bir mendil hissedince bir koku aldım ve gözlerim kapandı.

İTAAT ET, HAYATTA KAL / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin