Tom'un Kızı

285 24 5
                                    

Sohbete dahil olurken bilmem kaçıncı bardağımı bitirdiğimi ve lavaboya gitmem gerektiğini fark etmiştim. "Ben lavaboya gidip geliyorum." dedim masadan kalkarken. İstemsizce gülümsemiştim. Uzun zamandan sonra ilk defa normal bir ân yaşamış, sanki arkadaşlarımla eğlenceye çıkmışım gibi hissetmiştim ve kafam boşalmıştı.

Başkalarıyla konuşmak ve onları dinlemek, kafanızın içinde beyninizi kemiren ve sizi rahat bırakmayan düşüncelerin acısını bastırabiliyordu çoğu zaman.

Tuvalette benden başka yanlızca bir kadın vardı. Lavaboya eğilip ellerimi yıkarken o kadında ellerini kurutup gitmişti bile.

Dışarı çıkacağım sırada aniden ışıklar gitmişti. Etrafa baktım. Bir kaç saniye sonra ışıklar gelmişti ama koridora çıktığımda koridor, mekânın geri kalanı gibi loş bir aydınlatmaya sahipti ama duvardaki lambaların tamamı sönmüştü. Telefonumu çıkartıp feneri açtım hızlıca.

Etrafta kimseler yoktu. Bir elimi kalbime yaslayıp derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım, bir yandan da mekânın sessiz salonuna temkinli ve sessiz adımlarla yürüyordum.

Masalardan sadece birinin tepesinde loş ışık yanıyordu ve o masanın az önce kalktığım masa olduğunu fark ettim. Gözlerim bomboş mekânda gezinirken masada yerli yerinde oturan Amie, Laura ve Berna'yı görmüştüm ama biri daha vardı.

Laura elleri kucağında, gergin ama dik bir şekilde oturuyordu. Bakışları masadaydı. Amie ve Berna bana sırtı dönük oldukları için ne halde olduklarını göremiyordum. Adamın hemen önünde, masada duran silahı fark ettim.

Telefonumun fenerini kapatmış rehberime gireceğim sırada biri sertçe kolumdan yakaladı beni. Korkuyla sarsılırken "Abi biri kalmış içeride, atalım mı?" diye sordu beni kolumdan tutan adam. Doğrudan karşıya bakıyordu. Karanlıktan dolayı onları fark etmemiştim ve yakalanmıştım.

Başımı çevirince onu gördüm, Laura'nın yanında oturan silahlı adamı. Kırklarında, zayıf, kirli sakallı biriydi ve mavi gözlerinin birinde hemen altta olan uzun bir kesik, onu korkunç gösteriyordu.
Bakışlarını bana çevirdi yüzümü inceledi. O an Laura başını kaldırıp bana baktı ama sonra hemen önüne döndü.

"Bu neden içeride? Herkesi dışarı çıkarın demedim mi size?!" diye sordu adam, sesi çatallı çıkıyordu. "Abi kadınlar tuvaletindeydi galiba, oraya bakmamıştık." dedi adam kolumu daha sert tutup çekiştirirken. Sadece dışarı çıkabilsem bir şekilde yardım çağırabilirdim.

Adam başını Laura'ya çevirdi, "Bu tatlı kız kim Lauracığım? Tanıyor musun?" Laura başını iki yana salladı. "Doğru söyle ama birtanem." dedi adam bu sefer, Laura'ya yavşıyor olmalıydı, kusmak istiyordum.

Adam Laura'nın çenesini sertçe kavradı, "Doğruyu söyle yoksa..." deyip masadaki silahı gösterdi, "Canını yakmak zorunda kalırım."

"Tanımıyorum." dedi Laura dişlerinin arasından. "Bırak onu. Onu da arkadaşlarımı da bırak gitsinler onların suçu yok." Adam gülerek beni tutan adama döndü, "Görüyor musun Josh? Hem arkadaşlarını hem de bu tanımadığı kadını nasıl da önemsiyor." Laura sinirle önüne döndü. "Sal şunu gitsin."

Aynen öyle. Sal gitsin.

Hiçbir şey söylemedim. Josh, "Tamam abi." dedikten sonra beni kapıya sürüklemeye başladığında sırıtmamak için zor duruyordum. Cidden dışarı çıkarıyordu.

Evet, ve ben çok erken konuşmuştum. Josh tam kapıyı açacağı sırada adam "Dur Josh." dediğinde Josh durdu. Ha s*ktir.

O an, "Geri getir kızı Josh." dedi adam. Josh beni geri sürüklemeye başladı. "Beni salak mı sandın? Ne güzel kandırdın sanmıştın değil mi?"  Yeniden karşısına dikildiğimde içimden sövüyordum.

"Josh, bak bakayım şu kıza, ne görüyorsun?" O adam neyi kastediyordu bilmiyordum ama Josh kolumu bırakmadan geri çekilip beni baştan aşağı süzdü. "Abi çok iyi kız." dedi gülerek, "Çok iyi hemde."

"Senin olsun ister miydin?" diye sordu adam, ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum ama öfkelenmeye başlamıştım. "Getir kızı buraya ve tekrar bak Josh." dedi adam, dirseğini Laura'nın omzuna koymuştu ve Laura gözlerini kapatmıştı sinirle.

Josh beni sertçe masaya getirdi. "Ne gördün şimdi Josh?"

"Kızın yüzünü abi." dedi Josh yüzündeki sırıtışı silmeden. "Çok güzelmiş de."

"İstiyorsan senin olsun Josh." dedi adam, aynı sırıtış onun yüzünde de vardı. Josh, "Olur mu ki abi?" diye sorduğunda adam, "Olur olur tabi ama, getir kızın elini bir de ışıkta bakalım."

Josh sağ bileğimi yakalayıp elimi sertçe tutup avucumu çat diye masaya yasladı. Öyle sert vurmuştu ki elimi, kemiklerim sızlamıştı. Dişlerimi birbirine bastırdım. Bu adam herkesi buradan çıkartıp mekânı ele geçirdiyse, Tomlar o zaman şuan ne halt ediyordu?

"Abi koydum elini." dedi Josh. "Bak bakalım herhangi bir iz varmı kolunda ya da elinde Josh." dedi yavşak adam, gözleriyle elimi işaret ederek.

Josh, "Bakayım abi." dedi ve elimi kaldırıp incelemeye başladı. Baktı. Baktı. Baktı. "Ha s*ktir a*ına koyayım." dedi, sanki elimi tutan eli yanmış gibi kendini geri çektiğinde o kadar afallamıştı ki yan masaya çarpıp bir sandalyeyi devirmişti.

Masadaki o yavşak adam, daha keyifli bir ifadeyle sırıttı. "Josh." dedi, "Ne gördün?"

"O çizgiden abi." dedi Josh. O kadar derin nefes alıyordu ki korkusunu gizleyememişti. "Bu çizik sadece tek bir kişide olur... Abi, Tom'un kızı bu!"

"Ha şunu bileydin Josh." dedi yavşak adam. Ardından cebinden çıkardığı silahı hiç tereddüt etmeden, iki el o tarafa bakmadan ateş etti. Elimdeki çiziğe korkuyla bakarken ben bile yeni fark etmiştim. Ben fark etmediğim bir zaman olmuştu demek ki.

Josh'un iki bacağından vurulduğunu, yere düştükten sonra kurşunların girdiği yeri yani bacaklarını tutuşundan ve akan kandan fark etmiştim.

"Şimdi," dedi yavşak adam, ayağa kalktı. O ayağa kalkarken mekânın kapısı kırılırcasına bile bunun olacağını biliyormuş gibi rahattı. "Duvara yaslan ve cezanı ben verdiğim için şükret Josh."

Kapıdan girenlerin önünde Tom dikiliyordu ve yüzünden hiç de sakin olmadığını çok rahat söyleyebilirdim.

İTAAT ET, HAYATTA KAL / TOM KAULITZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin