1.Bölüm

0 0 0
                                    

Nefes aldıkça genzimi yakan soğuk hava yutkunmamı zorlaştırıyordu. Boğazlı kazağımı titreyen parmak uçlarımda burnuma kadar çektim ve bir miktar soğuğu önlemeye çalıştım. Estikçe keskin bıçak gibi tenimi delip geçen rüzgarda acele etmeye çalışsam bile, uyuşmuş bedenim hareket etmemi zorlaştırıyordu.

Kazağımın kollarını kızarmış parmak uçlarıma kadar indirdim, yün kazağın kollarını yuvarlayarak avucuma topladım. Elimdeki süpürgeni iki elimin arasına sıkıştırarak bahçe kapısının dışını süpürmeye başladım. Sokaktan işe gitmek için geçen mahalleliler bu halimi yadırgamadıkları için bana bakmadan geçiyordular. Her gün erkenden uyanır, kahvaltı hazırlar, evleri toplar ve mutlaka bahçeyi ve dış kapının sokağa düşen tarafını süpürürdüm.

Soğuktan kuruyan dudağımı dilimle ıslattım, daha sonra çatlayacağını bilsem bile umurumda olmadı. Her gün süpürmeme rağmen biriken çöpleri siyah çöp poşetinin içine döktüm. Poşetin ağzını sıkıca bağladım.

“Günaydın.” Dedi arkamdan yabacı bir kadın sesi.

Arkamı döndüm ve karşımda yan komşu sayılan, adını mahalledeki kadınlardan öğrendiğim Merve abla vardı. İki kapı ötemizde oturuyordu. Evler bir birine fazla yakın olduğundan bahçelerimiz birleşik bile sayılıyordu sadece çitlerle ayrılmıştı. Her gün erkenden evden çıkınca benim bahçeyi ve sokağa düşen kısmı süpürdüğümü görüyordu ama ilk defa konuşma girişiminde bulunmuştu bu gün.

Buruk bir tebessüm ettim. “Günaydın.” Dedim kısık bir sesle.

Bana biraz daha yaklaştı ve samimi olduğunu düşündüğüm bir yaklaşımla gülümsedi. “Hava daha yeni aydınlanmış, üstelik çok soğuk neden her sabah tir tir titreyerek sokağı süpürüyorsun?” diye bir soru yöneltti.

Merakında haklıydı. Hangi deli böyle bir şeyi yapardı ki? Benden başka var mıydı sabahın köründe kalkıp buz gibi havada etrafı temizleyen?

Burnuma kadar çektiğim kazağı aşağı indirdim. “Temiz olsun diye. Annem titiz bir kadın. İşleri bölüşüyoruz, ona soğuk olmasın diye ben yapıyorum bunları.” Dedim.

Yalan söyledim. İnandı mı bilmiyorum ama sadece kafasını sallamakla yetindi. Gerçekleri bilmesini istemedim. Benim gerçeklerimi kimse değiştiremezdi kendimden başka. Nasılsa susarak bastırmaya çalışıyordumsa, sadece haykırarak yok edebilirdim. Fakat benim fısıldamaya bile gücüm yetmiyordu. Soran olsa bile kendi isteğimle yaptığımı söyler geçiştirirdim. Halim yoktu uğraşmaya.

“Sana kolay gelsin o zaman. Bir ihtiyacın olursa çekinme tamam mı kapımı her an çalabilirsin.” Dedi sesine yansıyan gerçeklikle. Kahvenin en açık tonları olan göz bebekleri benden olumlu yanıt bekliyormuş gibi daha fazla parlıyordu.

“Teşekkür ederim.” Demekle yetindim. Neden bir kere bile selam vermediği birine bu kadar samimi bir teklifte bulunmuştu anlamadım ama fazla da düşünmedim üzerinde. İçinden geldiği gibi davranmaya çalıştı en azından.

Anlayışla kafasını salladı ve gözleri bir an arkama doğru kaydı.

“Senin konuşacak neyin olur bu kadınla.” Diye annemin sesini duydum. Öyle bir bağırdı ki korkuyla yerimden sıçradım.

Merve ablanın yüzü mahcubiyetle düştü, sorun yok dercesine tebessüm ettim ve anneme döndüm.

Kaşlarını çatmış ve ellerini belinin iki yanında birleştirerek kızgınca bana bakıyordu. Kirpiklerim bile korkudan titremeye başladı. İnsan annesinden bu kadar korkar mıydı?

“Hiç.., hiç bir şey.” Kekeledim ama düzgün konuşa bilmek için dilimi ısırdım. “Ayağım takıldı düştüm de ona yardım etti. Teşekkür ettim sadece.” Dedim.  

Ayaz GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin