𝗛𝗶𝗸𝗮𝘆𝗲𝗱𝗲 𝗴𝗲𝗰̧𝗲𝗻 𝗸𝘂𝗿𝘂𝗺 𝘃𝗲 𝗸𝗶𝘀̧𝗶𝗹𝗲𝗿, 𝗸𝗼𝗻𝘂 𝗮𝗹ı𝗻𝗮𝗻 𝘀𝗮𝘃𝗮𝘀̧ 𝘁𝗮𝗺𝗮𝗺𝗲𝗻 𝗵𝗮𝘆𝗮𝗹 𝘂̈𝗿𝘂̈𝗻𝗱𝘂̈𝗿, 𝗸𝘂𝗿𝗴𝘂𝗱𝗮𝗻 𝗶𝗯𝗮𝗿𝗲𝘁𝘁𝗶𝗿. 𝗛𝗶𝗰̧ 𝗯𝗶𝗿 𝘁𝗮𝗿𝗶𝗵𝗶 𝗯𝗶𝗹𝗴𝗶𝘆𝗲 𝘇𝗮𝗿𝗮𝗿 𝘃𝗲𝗿𝗶𝗹𝗺𝗲𝗺𝗶𝘀̧, 𝗼𝗹𝗮𝘆𝗹𝗮𝗿 𝗴𝗲𝗿𝗰̧𝗲𝗴̆𝗶 𝘆𝗮𝗻𝘀ı𝘁𝗺𝗮𝗺𝗮𝗸𝘁𝗮𝗱ı𝗿.
İyi okumalar🤍
𝗕𝗼̈𝗹𝘂̈𝗺.𝟭
~~•~~
Ben daha 8 yaşındayken dedemle eski bir mezarlığa gitmiştik. Çocuk kalbimin nasıl irkildiğini dün gibi hatırlıyorum.
Soğuk taşların arasında yürürken hepsinin fısıldadığı tek bir hayatları vardı. Ne eksik ,ne fazla.
Dedemin ellini sıkmış, dilime getiremediğim korkumu ben anlatmadan anlasın istemiştim.Tanıdığım en soluk yeşil renk onun gözlerindeydi ama endişemi yok edecek kadar içten bakıyordu. Yine öyle yapmış, hiç konuşmadan gözlerinde güveni bulmamı sağlamıştı.
Gökyüzünden bir damla yağmurun burnumun üstüne düşüşü bile o kadar tazeydi ki hafızamda o anın benim için anladığımdan daha fazla önemi olduğunu düşündürüyordu.
Hatırlarımın içinde yaşayan mezarların, kesik kesik atan yağmur damlalarının ve en önemlisi toprağın kokusunun hapsolmasının bir sebebi mutlaka olmalıydı.
Dedemin adımlarının nerde durduğunuysa yalnızca dakikalar sonra anlamıştım.Al bayraklara sarılı mezar taşlarını görünce şaşırdığımda. "Onlar kim dede? "Diye sormuştum. Gözlerindeki o hüzünün ince çizgileri bugün benim kalbime işlemişti.
Derince bir iç geçirdi. " Onlar bu toprakları sana, bana, bize sıcak yuva yapanlar Leyla kız." Taşların üzerindeki isimlere bakarken, dedem dualar okumuştu. Hangi insan gömüldüğü toprağı bir diğerine yuva yapabilirdi ki?
Yuva. Büydükce ne demek olduğunu aramakla geçmişti yıllarım. Sıcak bir ev miydi? Anlaşıldığın bir kitle mi,özgür olduğun sokaklar mı, annenin kokusu mu?
Üniversite zamanlarımda sorduklarıma cevap arama isteğim daha da artmıştı. Ait hissetmiyordum. Sürekli baskıyı omuzlarında taşıyan gençlik, geçim kaygısının kol gezdiği hayat fazla zor gelmişti. Bu şehir, bu insanlar bana uzaklardı. Bunu bilerek çabalamaksa daha kolaydı.
O yıllarda dedem " köklerini kopartma kızım, gitsen de dön" derdi. Açıkçası umrumda olmazdı. Özgürlük, geniş imkanlar, lüks yaşam, bunlar çoktan kalbimi fethetmişti. Başarmıştım da, İspanyaya yerleşmiştim. Geride bıraktıklarımı unuttuğumu sanarak yeniden başlamıştım.
İki artı bir, modern mobilyalarla döşenmiş evim vardı. Golden sokakta, her penceresi çiçeklerle süslü apartmanda yaşıyordum. Komşularım ya da başka birisi işime karışmıyor, insanlar ne der düşüncesinden bir nebze kurtulmuştum. İyi para kazanıyor, arkadaşlarımla gönlüm istediğince zaman geçiriyordum. İşler hiç olmadığı kadar yolundaydı.
Fakat küçük bir sorun vardı. Ait olmamak hissi asla peşimi bırakmamıştı.
İçimden bir ses bunun aile özlemi olduğunu söylüyordu. Annemin her konuşmamızda duygulanması, babamın endişesiydi belki de peşimi bırakmayan. Bu yüzden kendimle bir anlaşma yaptım. Doğduğum yere, büyüdüğüm eve dönüp veda edecektim. Son olduğunu bilmek, yeni başlangıçlar için bire birdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avuç Barut
ActionLeyla İspanyadaki hayatına aşıkken, son defa ailesiyle vedalaşmak için ülkesine döner.Fakat kaderin ona ait olmadığı bir zamanda ihtiyacı vardır. Geçirdiği kazanın ardından hastane odasında ölmeyi beklerken, gözlerini 100 yıl öncesinde açar. Onun...