10. SANRIDAN KABUSA

57 12 6
                                    

Sizlerle beraber yeni bir bölümde karşısınızdayım, ama size üzülerek söylüyorum artık bu tempoya yetişemiyorum ve yorgunluğum enerjimden çok olduğundan dolayı size net bir tarih vermiyorum ama bölüm atma ile ilgili işlemleri donduruyorum, ama yeniden gelicem sınav haftam da başlıyor ben her zaman yazacağım ama bunun ne zaman size ulaşıp iyi bir hedef kitleye ulaşacağını siz belirleyeceksiniz, anlayışınız için teşekkürler.

İyi okumalar.

🖤♾️

Susmayan saatte hacetsizlik sadece geceye verilen sonsuzluk son olarak kalırdı avucumda.

Ensemden duramayana buradan kalma amansız uyku beni daha da derine çekerken, onlar beni sevmiyorlar gibi takılan her sınıra ben bir kâbus veriyordum.

Günler geri gelemiyor, çünkü hangi gün olursa olsun bunlardan bıkmış olmama ihtimalim yoktu.

Yaşamamı olup çıkmam, bilmem aslında her neyse.

Sınırlar her ne olursa orada yanlışları göremeyen iki bedenden uzva köprü gören her neyse oydu gözümde.

Hayatımda tekrarlanan hecelerden beynimden her geçen cümleye lanet okuyan, bunlardan bıktım ben diye bağırdım her gecede.

Yokuş çıkan her sarhoş aslında ne kadar yol çıktığının farkında değildi, kaç kere çıkmıştı o yokuştan, kaç kere ölmüştü o boşluktan.

Konuşmak her neyse niyette ondan verilen bir yorgunluktur aslında, konuşmak için niyet önemlidir ama düşünmek lazım "Kaç kere öldüm ki ben?"

Gün dönüyor mu? Diye sormama her daldan fısıldayan, duramam artık buralardan.

Son olarak etrafında dönen her bir küreye bak derim ben, çünkü her küre her ayna sen değil senden kalan kül.

Söylesene artık.

Hangisi dönüştü evrimleşti yürüdü yolların bomboş olmasına rağmen.

Düşün bakalım aşk mı dönüştü sonsuzluğa.

Sanrı mı düştü kabusa.

Etrafından kaçma dalsızlıkla budanan birisine sınır diye tanıtılma bunlardan bıktım ben.

Her an göğe bak ve söyle artık.

Bittim ben.

🖤♾️

Kordan yapım bir bedende bulunan kalp gibiydim şu an, atıyor ama aynı zamanda kordan vücuda buharlaşacağını bilmeyerek kan pompalayan bir organ, bir uzuv gibiydim.

Arkamda bilinmeyen adımlar önümde ölen ruhlar.

Arkamdan esen soğuk rüzgâr geride bıraktığım, ama bırakamadığım birçok düşünceyi önüme savurmuş gibi ormanın içine karıştı. Ayak parmaklarımdan kafamın teline kadar ürperdiğimi ve titrediğimi hissettim.

Ölümsüz bir varlığın en son ürünü ancak bir düşünce olurdu, diye düşünürdüm ama şimdi ise bir beden olacağına eminim.

"Şeytanın dölü."

Kalbimde sevmediğim heyecan dorukları ve hızlanışlar meydana geldiğinde derin bir nefes aldım. Elimden kayıp giden kurabiyeleri bir kumar masasında bırakılan paraya benzetmiştim.

Verilen Şeytan'ın nefesinde, alınan ecelinde ve kurulan kumarda tek bir şey oynardı. Şeytan'da kan, kumarda para.

Aslında ne kadar da bağlantılıydı değil mi? Para ve kan, Şeytan ve kumar.

KANLI ATEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin