"Gel." Soobin, ellerini yavaşça belimden çekti. Boynuna doladığım kollarımı indirerek bir elimden tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Arkasında peşinden giderken, yüzüme hafif bir gülümseme yerleşti.
"Nereye?"
"Bahçeye.." fısıltıyla karışık bana cevap verirken durdu. Arkasını döndü, bir an da gülümsememi bastırmaya çalıştım. Dudaklarımı birbirine bastırıp gizlemeye çalışıyordum ama elimde değildi, gizleyemiyordum. "Hm?" Kaşlarımı kaldırdım, utancımı saklamak istedim.
Kaşlarını çattı, önce birbirine bastırdığım dudaklarıma kaydı gözleri, yüzünde bir tebessüm oluşacakmış gibi oldu ama saniyesinde silindi. Sonra üstümdeki pijamalarıma göz gezdirdi. Evden apar topar çıkmıştım ve pijamamı değiltirecek vaktim olmamıştı.
"Üşüyeceksin, pijamanla gelmişsin." Elimi bıraktı ve omzuna attığım montumu elime tutuşturdu. Dehşet içinde geri çevirdim,
"Olmaz Soobin! Kısa kollusun asıl sen üşüteceksin." Montumu tekrar omzuna atmaya çalışırken beni engelledi.
"Hastasın, olmaz. Sen giyeceksin."
"Olmaz, kısa kollusun üşüteceksin."
"Hayır Yeonjun. Giy şunu."
"Giymiyorum, sen giy." Elime tutuşturdu, eline tutuşturdum. Salakça bir yarışın içine girerken elimden montumu aldı, derin bir iç çekti. Onu sıktığımı düşünüp geri çekileceğim sırada kolumdan tuttu, hafifçe beni kendine çekti.
"Eve çıkıyoruz. Giy şimdi. Dışarda kalmayacağız, hasta da olmayacağım. Sende daha fazla üşütmeyeceksin." Montumu omzuma attı, eliyle düzeltti. Saçlarımı geriye doğru taramaya başladığında nefesimi tuttum. "Tamam mı?"
Başımı salladım. Dudaklarımı dişlerken memnun olduğunu gösteren bir ifadeyle arkasını döndü. Apartmana doğru sürüklemeye başladı beni.
Bu apartmanın kapısından ikinci girişim. İlki benim için pişmanlık doluydu, ikincisi ise heyecan.
Asansörün önünde durduk, tuşa bastı. Yüzünde kötü bir ifade vardı. Solgun duruyordu ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu. Onun da kaldıeamadığı şeyler varmış, bunu gördüm.
Asansör geldiğinde, kapıyı açtı. Önden girmem için başıyla işaret etti, ses çıkarmadan girdim. Arkamdan girdi, tuşa bastı.
Kapı kapanırken kısa süre cesaretimi toplamaya çalıştım. Asansörün duvarına yaslanmış, kollarını da önünde bağlamıştı. Derin bir nefes aldım.
"Beni neden çağırmıştın? Kötü duruyorsun." Gözlerime baktı, göz göze geldiğimizde geriye çekildim. Dudaklarını araladı, konuşacakken asansörün kapısı açıldı.
"Sabret." Asansörden çıktık, cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Sabret dediği için sabrediyordum, çünkü bana anlatacaktı. Bu yüzden çağırmıştı.
Kötü hissettiğinde yanındayım.
Çünkü onu en çok ben sevdim.
Bu adil.
Ayakkabılarını çıkarıp evin içine girdi ve benimde gitmemi bekledi. Ayakkabılarımı çıkarmak zor olmamıştı, zaten evden arkalarına basarak çıkmış, buraya kadar da öyle gelmiştim. Evin içine girdiğimde göz gezdirdim, geçe geldiğimde bu kadar ayrıntıyla inceleme şansım olmamıştı. Kapının girişindeki tablo, hala aynıydı ve oradaydı.
"Annemler yok." Arkamdan kapıyı kapatarak salona doğru ilerledi, peşinden gittim.
"Neredeler?" Salonda ki L koltuğun bir köşesine oturdu, aramızda biraz mesafe bırakarak yanına geçtim. "Geçen geldiğimde de yoklardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream Girl -/ yeonbin
FanfictionHayallerindeki o kişi olamadığım için üzgünüm sevgilim, ama sen tam olarak hayallerimde ki o kişiydin -yeonbin