Eşin benzerin yok

200 32 47
                                    

"Sevgili öğrenciler, bugün, her yıl olduğu gibi tekrar buradayız. Bayan Amelia için hazırlanmış olan bu festivalin, sekizinci yıl dönümü. Hepimiz bliyoruz, o iyi bir kahramandı." Müdür, önündeki kağıda bakıp yazılanları okurken, gözlerindeki yaşlar gözüküyordu. Maalesef, biraz duygusal bir herifti. Ota boka ağlardı. Benim gibi. "O, şu an bu okulda, bu tarihi bina da olmamızın sebebi. O çok iyi bir öğretmen, o çok iyi bir-" Kendi hıçkırığıyla sözü kesilirken, müdür yardımcımız ona bir mendil uzattı.

"Tanrım, bu herif çok aptal." Soobin, başını omzuma yaslamış bir şekilde bıkkınlıkla söylenirken, ben pür dikkat müdürün burnunu silip ağlamasını bastırmaya çalıştığını izliyordum. "Niye öyle diyorsun? Duysa üzülür."

Kıkırdayarak ellerini belime doladı. Bahçe kalabalıktı, kimsenin umrunda değildik. Bu yüzden rahattık. "Çok çabuk ağlıyor. Ağlanacak bir şey bile yok ortada."

Dudaklarımı büzerek kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Alınmıştım. Son zamanlarda bende çok hassastım ve bunu biliyordu. Bu dediğine bile ağlayabilirdim. "İyi." Sertçe öne doğru ilerledim. Elleri hareketimle belimden ayrılırken, afallayarak geriye sendelemişti.

"Hey, noldu?" Bana tekrar yaklaştığında, bu sefer hafifçe ittirdim onu. "Git."

"Yeonjunn..." Müdür, tekrar konuşmaya başladı. Dinlemeye çalışırken Soobin tekrar sarıldı bana. Bu sefer ittirmedim. Çenemden tutup narin hareketlerle ona bakmamı sağlamaya çalıştı, bakmadım. Başımı o neredeyse, tam tersi yönüne çevirdim. "Küstün mü güzelim?" Söylediklerine karşı heyecanlandığımı gizlemeye çalışıp omzumu silktim. Eh, trip atıyorsam bana ilgi göstermeliydi.

"Neden küsmüş benim bebeğim?" Beni sıkı sıkı sararken, yanaklarıma öpücükler kondurmaya başladı. Müdürüm konuşmasına odaklanamıyordum. Yüzüme yine onun yüzünden bir gülümseme yerleşirken bunu görmemesi için alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Hadi söyle, hem söyle ki barışalım. Çünkü ben miniğime bir hediye aldım." Kulağıma doğru fısıldarken, yanımızda duran kızlardan birinin sert bakışlarıyla karşılaştım. Ters ters bize bakarken, başımla ona önüne dönmesini işaret ettim. Bize bakmasın. Nazarı değer.

"Yeonjun, üzme beni." kısık kısık söylenirken, aldığım ilgi beni tatmin etmişti. Gönlümü almaya çalışması, sebebini bilmediği halde bunu yapması, hoştu. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim, hiç karnımda bir şeyler kıpırdamamıştı. "Bana küsersen kayarım. Yıldızlar üzülünce, kayarlarmış."

Dudaklarımı büzdüm kırgınlıkla. Aklıma düşen kelimeleri canımı sıkmıştı. Arkamdan bana sarılırken, bedenimi ona çevirdim. Çatılan kaşlarımla baktım gözlerine. Elleri belimde gevşekçe dururken yanaklarına yerleştirdim ellerimi. Bana bakmasını sağladım. "Sakın." dedim fısıltıyla. Hayranlıkla yüzüne bakarken kalbim sancıdı. "Sakın kayma." Baş parmaklarımla okşamaya başladım tenini, taptığım güzel cildini. "Ya yakalayamazsam seni? Kayıp gidersen ellerimden, başkasının dileği olursun. Benden başkası dilemesin seni."

"O zaman sen dilersin beni, senin hayalin olurum." beni kendine daha çok bastırdığında etraftaki insanlar karardı. Kimse yoktu, sesler kesildi. Sadece o ve ben, biz. Alnımı alnına yasladım, gözlerim kapandı yavaşça.

"Olmaz." dedim fısıltıyla. Belimdeki elleri sıkılaştı. "Zaten şu an benim hayalimsin, dileğimsin. Eğer kayıp gidersen ellerimden, o zaman dileğim de kayar. Hayallerim suya düşer, kaybolur."

"Düşmem, kaymam." nefesi dudaklarıma vururken mayışmıştım. "Ben senden başka birinin dileği olamam."

"Aferin." dedim yüzümde bir sırıtışla. Alnımı alnından çektim. Gözlerime bakarken, hayranlığı aklımı kaybettiriyordu. Sanki tekmişim gibi, sanki eşim benzerim yokmuş gibi.

Dream Girl -/ yeonbin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin