03

778 96 39
                                    

SOUR :: three

SOUR :: three

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𓆩ꨄ︎𓆪

Elimdeki poşeti sallayarak yokuştan çıkıyordum. Bir yandan da marketten aldığım dondurmayı burnumun üzerine koyarak bir nevi buz yapıyordum. Zaten dün akşamdan beri şişmemesi için bezelye dolu poşetle geziyordum evin içinde.

Burnuma gelen top sayesinde Felix'le yakınlaşabilmiştik. Bunun için mutluydum ancak henüz istediğim kadar yakın değildik. Arkadaşı yüzünden sürekli ikinci planda kalıyordu.

Bu akşam tekrar maçlarına gitmek istiyordum fakat dün yaşananlardan sonra o sahayı kullanacaklarından emin değildim. Hele ki Hyunjin'in söyledikleri... Birilerinin yüzüne top gelmemesi için korunaklı sahada oynayalım mı? Beni sinir etmek için söylediği o kadar belliydi ki!

Sinirle gözlerimi devirip nefes nefese yokuşu çıkmaya devam ederken bir anda dibimden geçen bisikletli dengemi kaybedip yere düşmeme neden olmuştu.

Annemin zorla aldırmaya gönderdiği elmalar poşetin içinden yokuş aşağı yuvarlanırken, popom da yere sertçe düşmemin etkisiyle acımaya başlamıştı.

Gerçekten şansıma küfredeceğim!

Sinirle başımı kaldırıp yokuşun sonuna doğru hızla çıkan bisikletliye seslendim, "Önünü göremiyor musun? Koskoca yolda bana mı çarpacağın tuttu!"

Bisiklet yokuşun sonunda durdu. Onu süren kişi ise bana doğru döndü. Bu yüz... Kahretsin.

"Kendin de söyledin," diye bağırdı aşağıya doğru. "Koskoca yolun ortasından yürüyorsun; yayalar için ayrılan kaldırımı pas geçerek."

Yavaşça başımı eğip düştüğüm yere baktım. Kaldırımın hemen kenarındaydım. Ancak her insan yol boşken kaldırımdan değil de yolun içinden yürümez miydi? Dün akşam kendisi de yoldan yürümüştü.

"Bunun için mi bana çarptın? Düzgünce uyarmak yerine..."

Başımı tekrardan kaldırdım. Gülüyordu ve inanın elmalarım yokuş aşağı yuvarlanmış, popom acırken bunu yapması kadar sinir bozucu bir şey yoktu.

Sinirle ayağa kalkıp yokuş aşağı koşar adımlarla inmeye başladım. Gelirken nefes nefese kaldığım yolu sırf bu çocuk yüzünden tekrar inip çıkmak işkence gibi geliyordu.

Etrafa saçılan elmaların bir kısmını tekrar poşete koyduktan sonra yokuşu çıkmaya başladım. Annem tüm elmalar ezildiği için ezik elma seçtiğimi düşünüp bana kızacaktı. Oysaki en güzellerini seçmiştim ama bu Hyunjin denilen çocuk... Mahvetmişti!

Yokuşun sonuna çıkıp kendi apartmanına yöneleceğim sırada onun hâlâ bisikletiyle dikildiğini görmüştüm. Bana son derece keyifli bir bakış atıyordu. Yokuş aşağı tekrar inip çıkmam onun için eğlenceli olmalıydı.

Göz devirip kapının şifresini girmeye başladım.

"Burnun da yamuk sanki."

Arkamdaki sesini duysam da duymamış gibi yapmaya çalışarak kapıyı araladım. İçeri gireceğim sırada dediği şeyle duraksamıştım ancak.

"Felix bu burunla seni beğenir mi bilemedim."

Işık hızında arkama döndüğümde alayla gülmeye devam ediyordu.
"Sen!" dedim parmağımı ona doğrultarak. "Benimle uğraşmak için bir yerden emir mi alıyorsun? Önce burnum, şimdi elmalarım. Derdin ne, ha? Söylesene!"

Yavaş adımlarla merdiven basamaklarından indim ve onun dibine kadar gittim. Karşısında sinirden patlamak üzere olan bir ben varken nasıl olur da hâlâ gülebiliyordu.

"Kim Seoyun!" Annemin sesini duymamla kafamı balkona çevirdim. En üst kattaki evimizin balkonundan sesleniyordu. "Oyalanmadan eve gel."

"Tamam, anne." diye bağırdım hevesim kursağımda kalmış bir şekilde. Daha hesap soracaktım ben.

Hyunjin'e dönüp, "Seninle sonra hesaplaşacağız." dedim.

Güldü. Bisikletiyle yavaşça kendi apartmanına doğru ilerledi. "Anlaşılan," diye mırıldandı. "Evlerimiz aynı katta. Belki odalarımızın pencereleri de karşılıklıdır."

"Korkunç..." diye söylenip kendi apartmanıma girdim. İçeri girerken onun alay dolu gülüş sesine katlanmak zorunda kalmıştım.

Hızla eve çıkıp kendi odama girdim. Annem arkamdan elmaları kötü seçtiğim için bana kızıyordu. Odamın kapısını kapadım ve pencerenin köşesine görünmeyecek şekilde çekildim. Birkaç metre karşıda olan pencereye bakmaya başladım.

Hyunjin... Odaya girdi ve pencerenin önünde durdu. Beni görüp görmediğinden emin değildim ama aşağıdaki gibi alayla sırıtıyordu.

Penceresinin camını açtı ve bir anda benim penceremde ufak bir ses yankılandı.

Taş mı atmıştı o!?

Olduğum yerden sinirle fırlarken Hyunjin, alayla omuzlarını silkti ve... Ve perdelerini kapadı.

Anlaşılan fazlasıyla işim olacaktı. Çünkü kendisi beni sinir etmek için her şeyi yapıyordu. Şimdi de odalarımızın karşılıklı olduğunu öğreniyordum. Gerçekten de işim vardı...

𓆩ꨄ︎𓆪

Bölüm Sonu !¡
0:57 ————|——— -2:10

🏀

Selam! 👋🏻 Yeni bölümle geldim. Bu ikilinin arasındaki atışmaları yazarken çok eğleniyorum umarım siz de okurken eğleniyorsunuzdur.

Bol bol yorum atıp küçük yıldıza tıklamayı unutmuyoruz, değil miii? 💋

sour :: hwang hyunjin ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin