Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𓆩ꨄ︎𓆪
Kapalı demir kapının yanındaki güvenlik kulübesinden bizi izleyen görevlilere bakarken bir yandan da korkuyla Hyunjin'in elini sıkıca tutmuştum. Yüzmüş yüzmüş ve kuyruğuna gelmiştik. Çabamızı böylece heba edemezdik.
"Ne yapacağız?" dedim nefes nefese koşmaya devam ederken.
"Bir planım var."
Elimi güven vermek istercesine daha da kuvvetli kavrayarak aniden yönünü arka bahçeye doğru çevirdi. Koşarak arka bahçe duvarının önüne geldiğimizde afallamıştım. Tek hamlede duvarı çıktı ve tepeden elini bana doğru uzattı.
"Saçmalama," diye mırıldandım. "Çok yüksek. Atlayamam ben oradan."
"Daha iyi bir seçeneğimiz yok."
Arkama döndüm. İki tane güvenlik görevlisi ve arkalarında Hyunjin'in babası olan adam bize doğru bağırarak koşuyorlardı.
"Konuşmayı denesek?" dedim çaresizce.
"Konuşmak mı?" Hyunjin ısrarla elini uzatmıştı. "Vaktimiz yok! Hadi Seoyun!"
Son bir kez arkamdaki adamlara baktıktan sonra koşarak duvara tırmandım ve tepeden bana uzanan eli sıkıca tuttum. Ayaklarım yerden kesilip havalanırken adrenalin duygusundan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.
Birlikte el ele tutuşarak kaldırıma atladık.
Çocukken parktaki çocuklar kaydıraktan kaymak yerine o yükseklikten atlarlardı. Ben ise hep korkarak geri çekilen taraf olmuştum. Dalga geçmişlerdi... Bir gün sırf sussunlar diye atladığımda ayağımı burkmuş ve yine alay konusu olmuştum. O günden beri bu tarz işlere bir daha karışmayacağıma dair yemin etmiştim. Yüksek bir yerlerden atlamayı oldum olası sevmezdim ama bu seferki farklıydı. Korkmuştum ama elimi tutan elin sahibi sayedinde güvenle kaldırıma düşmüştüm.
Gülerek ona döndüm, "Tanrım. Bu hayatımın en riskli on beş saniyesiydi."
Benim aksime pek güler gibi bir havası yoktu. Gözleri ayağına bakıyordu. Aynı şekilde bakışlarımı ayağına indirdim.
"Galiba bileğimi burktum."
İçimden küfür edip hızla eğildim. "Acıyor mu? Basabilecek hâlde misin?"
"Gitmemiz lazım."
Eğilmiş bir biçimde kafamı kaldırıp ona baktım. "Bu şekilde gidemeyiz." Hızla ayağa doğrulup Hyunjin'in omzunun altına girdim. Sırtımda taşıyacak kadar güçlü değildim fakat yükünü hafifletebilirdim.
Birlikte güçlükle ilerlerken bir yandan da babamı aramıştım. Çok geçmeden babam bizi almaya gelmişti. Hyunjin'i arka koltuğa bindirip kendimi öne attım.