Jisung, evin içinde kıpır kıpır bir o yana bir bu yana gidip kendi gereksiz eşyalarını kutulara koyup kaldırırken Minho elinde koliyle yukarı çıkıyordu. Ders kitaplarının dolu olduğu koli yüzünden yüzü buruşmuş "Dört sene boyunca neler taşımışım ben ya," diye söylenip açık kapıdan içeri girmişti.
Yatak odasından çıkan Jisung koliyi bırakan sevgilisine bir anda toslarken "Ah," deyip elini alnına atmış, Minho bir elini beline koyup diğer elini de sevgilisinin yüzüne koymuştu. "Çarpıştık galiba, öpeyim mi?"
Başını salladı Jisung, Minho haline gülüp uzanarak dudaklarını alnına bastırıp acı geçirme öpücüğünü vermiş, anında gülümseyen Jisung "Geçti!" derken de gözleri içeri giren kişileri bulmuştu.
"Bir şey kalmadı sanırım," dedi Chan. Ellerini beline koyduğunda mutfaktan su içerek çıkan Hyunjin ilerleyip arkasından uzanarak kollarını boynuna sarmış, koltukta oturmuş telefonu ile oyun oynayan Seungmin de ikisine göz devirip telefonunu kenara bırakmıştı.
"Kalmadı."
Minho ayağıyla onu dürttü. "Kalkıp yardım et lan."
"Etmiyorum ya, siktir git." deyip dil çıkardı direkt. Jisung ikisine güldüğünde hâlâ açık olan kapıdan Felix "Biz geldik!" diyerek girmiş ve Changbin ile beraber ellerinde olan pizza kutularını kaldırmıştı.
"Acıktığınızı düşündük, hadi gelin. Jisung'um, annem bardak getir."
"Salaksın ki." dese de arkadaşından yediği bakışla Jisung koşarak mutfağa geçip hepsine bardak getirmiş, Minho da kapıyı kapatıp ellerini yıkayarak yanlarına gelmişti. Birkaç gün boyunca Jisung ile nasıl olsun, nasıl bitsin konuşmasından sonra ortak eşyalarla evi dizmeye karar vermişlerdi.
Bu fikri öğrenip de yardım için ilk atılan kişi direkt Hyunjin olmuştu, Chan da seve seve kabul etmiş, Seungmin'i de zorla yanlarında sürüklemişlerdi. Changbin ve Felix bugün planları olduğu için onlara yardım edemeseler de erkenden işlerini bitirip arkadaşlarına yemek alarak yardımcı olmayı düşünmüşlerdi.
Jisung genelde tek başına yemek yediği evinde şimdi gülüşerek kalabalık bir şekilde olduklarının farkındalığı ile bacaklarını kendine çekip kalabalığı izlerken gülümsemeden edemedi.
Yerde oturuyorlardı, bir tarafta Hyunjin elindeki pizza ile şirinlik yapıp Chan ile uğraşırken diğer yandan Felix ve Changbin bugünden sonra dershane ve üniversiteye nasıl gitseler onu planlıyorlardı. Minho da elindeki pizza dilimini Seungmin'e yedirmeye çalışırken gözleri sevgilisini bulmuştu.
"Zıkkım," diyen Seungmin onu itip koltuğa çıkıp uzanmış, Minho da "Yemezsen yeme be," diyerek pizza dilimini kendisi ısırmıştı. Kalan parçasını da Jisung'a vermiş, yemeğini yiyen Jisung başını onun omuzuna yaslamıştı.
"Teşekkür ederim size de," dedi Minho arkadaşlarına. "Yardım ettiniz. Seungmin hariç, o yattı."
Seungmin uzandığı yerden konuştu. "Benim gelmem bile lütuf, şükret orospu çocuğu."
Minho dil çıkardı. "Uğraşmayacağım seninle."
"Ne olacak," deyip omuz silkti Hyunjin, göz göze geldiği Jisung'a gülümsedi. "Hem Jisung ile yüzyüze tanıştık, çok mutlu oldum ben."
"Yaa... Ben de çok mutlu oldum seninle ve Chan hyung ile tanıştığım için hyung."
Hyunjin uzanıp onun burnunu sıkınca kısa bir gülüşme yaşanmış, Chan'ın gözleri koltukta uzanmış, telefonu ile oynayan Seungmin'i bulurken iç çekmişti. Elindeki pizza ile kalkıp pizzayı dudaklarına yerleştirdi. "Ye şunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
depresyon güzelim, minsung ✓
Fanfiction"küçücük kalbin var... dünyaları sığdırıyorsun."