Güneşli bir sabaha gözlerini ilk açan Jisung'du, arkasından ona sımsıkı sarılmış bir çift kol, sırtında hissettiği Minho'nun çıplak göğsü yüzünden buram buram heyecanlanırken hareketlenmesiyle Minho ona daha sıkı sarılıp burnunu boynuna sürttü.
"Günaydın sevgilim."
Birkaç saniye cevap vermedi Jisung, aslında verememişti. Her şey o kadar hayal gibi geliyordu ki önce aşık olmuştu sonra aşkını kaybetmiş ve yıllar sonra tekrar bulmuştu. Bu sefer kendisi için de onun için de sınırları aşmak zorunda kalmıştı ve şimdi buradaydı, onun kollarının arasında. Kendisine sevgilim diyordu.
"Günaydın," diye mırıldandı gülümseyerek, yavaşça kolları arasında döndüğünde dün gece uyumadan giydiği Minho'nun tişörtü bacaklarından beline kadar toplanmış, Minho belini örtüp tek elini sevgilisinin çıplak bacağı üzerinde bırakmıştı.
Jisung parmaklarını kaldırıp onun çenesine ve hafiften, yok denecek kadar kısa olan çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi. Minho gözlerini kıstı. "Bence çok büyük bir iyilik yapmış olmalıyım ki karşıma sen çıktın." Sonra durdu. "Hayır hatta sen çıktın ben eşeklik yapıp seni görmezden geldim, bence aynı zaman da çok büyük günahlar da işledim. Gerçi o konuya girersek pek çıkamayız."
"Yaa," diyen Jisung gülüp boynuna sarıldığı zaman Minho kendi gibi sürtünerek ona yaklaştı ve dudaklarını dudaklarına bastırıp uzun bir sabah öpücüğü verdi. Dudakları ayrıldığında "Asıl kedi sensin," deyip saçlarını okşamıştı Jisung.
"Sensin kedi, benim kedim."
"Miyav," diyen Jisung eğlenerek gülmüş, Minho da ona kıkırdayıp burnunu ısırmıştı. Sevgilisine daha çok sarılıp gözlerini kapattığında bir süre daha öyle uyuyup kalkmışlar, Jisung dolaba gidecekken Minho yerdeki Çirkin'e bakmıştı.
"Ne oldu lan," diye konuştu. "Bak, ben kazandım."
"Resmen oyuncağı kıskanıyorsun."
"Sert erkeğim falan diyormuşum."
İkili, Minho'nun bu lafıyla kahkaha attığında Minho yerdeki Çirkin'i alıp ona sarılarak karşısındaki manzarayı seyretmiş, "Bence evimizde böyle gezebilirsin," demişti üstünde kendi tişörtü olan Jisung'u kastederek.
Jisung gülüşünü bastırmaya çalışsa da imkansızdı, yine de altına şort giymekten vazgeçip banyoya geçmiş ve elini yüzünü yıkayıp geceyi düşünerek heyecanlı kısık çığlıklar attıktan sonra çıkmıştı.
O çıktığında Minho da yatağı topluyordu, en son Çirkin'i üstüne bıraktıp mutfağa kahvaltı hazırlamaya geçmiş, Jisung'u da çaktırmamaya çalışsa da canı yandığı için sürükleyip sandalyeye oturtmuştu.
Jisung sandalyede oturmuş kıkırayarak Felix ile mesajlaşırken o da kahvaltıyı kurmuş beraber kahvaltı etmişler ve akşamüstü de artık Jisung da evde olduğu için Seungmin'e bıraktıkları kedileri almak için çıkmışlardı.
Jisung eğilip "Soonie," deyip büyük kediyi severken Dori ve Doongie de hemen ona yanaşmış, o kıkırdayarak kedileri severken Minho da Seungmin ile konuşuyordu.
Minho kaşlarını çattı. "Senin uysal halin sadece Jeongin'e mi ya?"
Jeongin kupayla mutfaktan çıktı. "Sence bana mı?"
Seungmin ona bakıp gözlerini kıstı. "Sen konuşma, anlamıyorum, erkekçem yok!"
"Geçmiş olsun Jeongin," dedi Minho eğlenerek. Kıkırdayarak ileride yere çökmüş, kedilerle oynayan sevgilisine baktı. "Benim sevgilim dünyanın en uysal insanı, o yüzden ağlayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
depresyon güzelim, minsung ✓
Fanfiction"küçücük kalbin var... dünyaları sığdırıyorsun."