2.5

8.4K 1K 662
                                    

"Kapa, kapa, lan kapa dakikam bitiyor kapa!"

"Ruh hastası," diyen Changbin telefonu Seungmin'in yüzüne kapatırken Seungmin onu sinir etmenin verdiği keyifle gülüp hiç üstündeki önlüğü çıkarma zahmetine girmeden sırt çantasını düzeltmiş ve fakültesinden çıkıp mühendisliğe gitmek için arabasına binmişti.

Yirmi dakikalık bir mesafedeydi, sağlıkçı olduğu için diğer arkadaşlarından farklı bir yerleşkedeydi. Bugün de Changbin ile sürekli TikTok'ta gördükleri ve ağızları sulana sulana izledikleri bir mekana gideceklerdi.

Arabasına binip önlüğü çıkarıp kenara fırlatmış, kısa bir yolculuktan sonra da üniversitenin caddesine arabayı park edip kot ceketini ve her fermuarında farklı bir oyuncak bulunan sırt çantasını alıp bahçeye girmişti.

"Soğukmuş lan," diye söylenip siyah ceketi hızla üstüne geçirerek koşarak merdivenlerden çıktı ve binanın içine girdi. Kafasını çevirip çok kez gelmesine rağmen asla çözemediği mühendislik fakültesine baktı.

Kafenin yerini sormak için Changbin'i ararken bir yandan da merdivenleri çıkıyordu. Telefon açılmadan kafeyi bulurken içeri girmişti ki aynı zamanda oradan çıkan kişiyle çarpışmış, buz gibi kahve bir anda üstüne dökülürken "Yavaş ya!" diye sesini yükseltmişti.

"Çok özür dilerim, çok pardon!"

İkisi de aynı anda yükselen seslerle dururken göz göze geldikleri anda Seungmin hızla geri çekilmişti. Aralarındaki mesafeyi arttırırken Jeongin'i yıllar sonra yüz yüze görmesi onda yutkunma isteği oluşturmuş, hızla kendini toparlayıp kaşlarını çatmıştı.

"Kaç yıl geçerse geçsin aynı sakarlık," diye söylenip üstündeki ceketi çıkarmak için çantasını indirdi. "Gerizekalı, sıfır değişme."

Jeongin iç çekip göz devirdi, elindeki kahve bardağını kenara bırakıp sırtındaki çantayı öne çekmiş ve içinden çıkarttığı gri polar hırkayı uzatmıştı. "Al."

Seungmin kaşlarını çatıp ona baktı. "Pardon?"

"Dışarıda kar yağıyor Seungmin, ceketini ıslattım." Seungmin'in elini tutup onu şoka sokarken tuttuğu eline hırkayı tutuşturdu. "Changbin'e verirsin."

Bileğindeki kol saatine bakıp yanından hızla geçerken asansörün düğmesine basmış, Seungmin bir hırkaya bir de ona bakmıştı. "Çöpe atacağım." demesi ile asansör gelirken Jeongin binmeden son kez ona baktı. "Yapmadığın şey değil sonuçta." Gözlerini kıstı. "Kaç yıl geçerse geçsin aynı manyaklık, sıfır değişme."

Onu kendi silahı ile vurması yüzünden Seungmin şokla ona bakmış, Jeongin ise asansöre binip çoktan gözden kaybolmuştu. Seungmin kapanan kapılarla hızla koşup düğmeye basmış, basması ile beraber de kapı tekrar açılmıştı.

İçeri binip daha tuşlara basılmadığını görürken onuncu kata basmış, "Sabır ya," diyen Jeongin ondan hemen sonra eksi birinci katı tuşlamıştı. Zıt bir yere basmasıyla Seungmin sırıtışını tutmaya çalıştı.

Ona baktı. "Neden döndün, bunca yıl sonra, özellikle de bu üniversiteye?"

Ayak üstü onu incelerken iç çekmişti. Jeongin'in yüz hatları biraz daha oturmuştu, lisedeki sivilceleri de kaybolmuştu. Vücudu yapılanmıştı. Üstünde bol bir kot pantolon ve aynı şekilde mavi kot ceket vardı, kot ceketin katladığı kolundan dolayı gözüken saati, kolundan gözlerini zorlukla ayırdı.

Kollarını göğsünde birleştirdi Jeongin. "Kasıtlı yapmadım. Seni de zaten bugün gördüm."

"Ne güzel. Umarım bir daha karşılaşmayız."

depresyon güzelim, minsung ✓   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin