3.6

5.6K 810 347
                                    

"Dünya mutfağı bitti, pastacılık bitti, bir işletme nasıl yönetilir öğrenildi, diplomalar ve ruhsatlar alındı!"

Jisung parmaklarını kaldırıp tek tek iki sene içerisinde neler yaptığını sayarken yıllardır değişmeyen favori tavuk dükkanlarındaydılar. Bir akşam saati, hava da hafiften ısınmaya başladığı için yine eşofman ve hırkaları ile çıkmışlardı dışarı.

Minho gülerek birasını yudumlarken parlayan gözlerle sevgilisini dinliyordu. Jisung aniden susup dudaklarını öne uzatınca Minho anlayarak bardağını ona doğru uzatmış, Jisung biradan küçük bir yudum alıp "Devam edeyim," demişti.

Elini yanağına yaslayıp gözlerini karşısındaki adama dikti. "Felix ile içimize sinen bir mekan bulamadık hâlâ, amcam emlakçı ya onun arkadaşları varmış, o da bakacak bizim için."

"Ben de bakayım biraz," dedi Minho bitirdiği bardağı bırakıp kollarını masaya yasladı. "Bu aralar araba bakmaktan kafam uçmuş, kusura bakma sevgilim."

"Ya olur mu öyle şey bakayım?" dedi Jisung. Minho işe başladığından beri istikrarlı bir şekilde birikim yapıyordu araba almak için arada Jisung da o keseye destek atıyordu. "Bakayım bakayım," dedi şirinlik yaparak. "Ne kadar zengin olmuşuz?"

"Var daha yüz, yüz elli bin eksiğimiz."

Minho güldü, telefonundan banka hesabına girip birikim yaptığı oturuma geçmiş ve "Hangi ara para attın sen?" demişti yükselen miktar ile. Jisung güldü. "Babaannem istedi canım, benim bir suçum yok. Arabanız olsun da beni almaya gelin diyor."

"Babaannene bayıldığımı söylemiş miydim?"

"O da sana bayılıyor, resmen seni benden çok seviyor. Oh aşkım benim, hadi bak, paramız tam artık. Kaçırma ve al o arabayı tamam mı? Kafeye otobüsle mi gideceğim ben, arabayla bırakacaksın beni, anlaşmamız böyle."

Tatlı tatlı Minho'yu ikna ederken Minho sürekli kıkırdayıp duruyordu, gerçi Jisung hayatına girdiğinden beri üzülüp somurttuğu anlar çok nadir hâle gelmişti. "Teşekkür ederim ikinize de," deyip önce teşekkür öpücüğü vermiş ve geri çekilmişti. "Yarın bir gidip bakayım."

"Heyecanlandım." diyen Jisung ayaklarını salladı, kaşlarını kaldırdı. "Yarın izin günün ya, annemleri ziyaret edebilir miyiz? Biliyorsun tek gitmek beni korkutuyor."

"Gideriz tabii ki." dedi Minho, aslında Jisung ile gitmek kalbini ağrıtıyordu çünkü sevgilisinin duygusal hali ve geçmişte yaşadığı kayıpları düşünmek her seferinde daha fazla acı veriyor, nasıl dayandığını anlamayıp sadece hayran oluyordu ona.

Mekandan çıkıp el ele eve yürürlerken Minho ellerini ayırmadan kolunu Jisung'un omuzuna attı. "Pazar günü hepimiz Chan'ın evinde toplanalım dedik," dedi. "Ne dersin?"

Jisung başını omuzuna yasladı. "Güzel olur aslında, hep beraber topladığımız günleri seviyorum kaos olsa da eğlenceli geçiyor."

"Sorma." dedi Minho alayla, Seungmin hepsine bulaşıp sinir etmesini kastettiğinde Jisung kahkaha atmış, eve gidene kadar da pek konuşmamışlardı. Önce kedilerini kontrol edip bir süre onlarla vakit geçirmişler, Minho yatağın üstündeki Çirkin'i alıp abisinin üstüne atmış, yatağa yerleşmişti.

Odaya giren Jisung yamuk yumuk duran oyuncağa baktı, iç çekip onu düzgün bir şekilde yerleştirmiş ve üstündeki hırkayı çıkarıp Minho'nun kolları arasına girmişti. Minho onun uzayan saçlarındaki tokayı çıkarıp bileğine aldı ve gözlerini kapattı, şimdi yorucu bir haftadan sonra güzel bir uyku çekme zamanıydı.

Öyle de olmuş, geç saate kadar uyuyan ikili kahvaltı ettikten sonra işlerini halletmek için dışarı çıkmışlardı, ilk iş Jisung'un anne ve babasının mezarına uğrarlarken Jisung kucağındaki çiçekleri bıraktı. Minho da kendi kucağındaki çiçek buketini bırakmış ve yavaşça Jisung'un yanına adımlamıştı.

depresyon güzelim, minsung ✓   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin