"Jisung, çok güzel burası. Jisung, çok güzel. Delireceğim çok güzel."
Felix, koluna girdiği arkadaşına düşüncelerini söylerken hayranca mekana bakıyordu. Neredeyse upuzun bir zamandır içlerine sinecek bir dükkan arıyorlardı ve sonunda o dükkanı bulduklarını düşünüyordu.
Jisung da yüzündeki gülüşle bakarken "Güzel, güzel değil mi Changbin?" diye sordu Felix yanlarında olan sevgilisine. Changbin gülüp kafa salladığında Jisung iç çekmiş ve "Çok güzel," demişti. "Felix... Burası, kesinlikle burası."
Dükkan sahibi, onlardan birkaç yaş büyük belki Changbin ya da Minho ile yaşıt olan adam yanlarına geldiğinde "Beğendiniz mi?" diye sormuş, ikili onaylarken mekanın içindeki bir masaya yerleşmişlerdi.
Onlar şartları ve detayları konuşurken Changbin de tezgaha yaslanmış, telefonundan arkadaşları ile konuşuyordu. Ara sıra da az ötedeki kişilere bakarken savcılıktan çıkan Minho arabasına yerleşip Changbin'den konumunu aldığı mekana doğru sürmeye başlamıştı.
Yabancı olduğu bir yer değildi, eskiden çalıştığı Hukuk Firmasının yakınında bulunuyordu. Sonunda arabayı adresin önünde durdurmuş, aynadan kendine bakmıştı. Gri takım elbisesi, gözlükleri vardı üstünde, elini kaldırıp kızıl saçlarını düzeltmiş ve merakla içeri girmişti.
Changbin onu fark etti. "Gelmişsin, nasıl?"
Minho, ileride oturmuş Jisung'a bakarken Jisung onu fark etmişti. Oturduğu yerden el sallayıp gülümsediğinde Minho ona gülümsemiş ve mekana bakmıştı. "İç açıcı ve güzel duruyor." deyip yavaşça adımlamaya başladı.
"Tutuyorlar mı?"
"Öyle görünüyor. Şartları konuşuyorlardı, belgeleri hallederler herhalde."
Changbin, Minho'yu alıp kafeyi gezdirmeye başlamış ve teker teker yerleri göstermişti. Minho merakla her yeri incelerken dükkanı gezmeyi bitirip tekrar tezgahın oraya gelmişlerdi ki kaşlarını çattı.
"Neye gülüyorlar bu kadar?"
Changbin de o tarafa baktığında adam telefonundan Jisung'a bir şey göstermişti, ikisi telefona ardından da birbirlerine bakıp gülmeye başladıklarında Minho kaşlarını çattı Jisung'un dediklerini anlayamadığı için.
"Bak ya," diye söylenmiş, çocuğun hâlâ telefondan bir şeyler gösterdiğini ve Jisung'un da kıkır kıkır güldüğünü görürken dilini yanağında gezdirmişti. "Voah, anlamadım bu kadar güzel gülecek ne var yani, ne gösteriyor olabilir?"
Onlara doğru gidecekti ki Changbin "Lan dur," deyip kolundan tutmuş ve hızla engel olmuştu. "Dur bir, sakin."
"Sakinim ben?" diyen Minho ile göz devirdi. "Burnundan duman çıkıyor."
Minho ona göz devirip elini tutan Changbin'in eline bakıp kısıkça bir küfürle ellerini ayırmış ve tekrar gözlerini masaya sabitlemişti. Jisung da telefonunu çıkarıp birkaç bir şey gösterince Minho iç çekti.
Hep beraber gülüşüp Jisung'un gösterdiği neyse yorum yapmışlar, çocuğun eli bir anda Jisung'un yüzüne uzanınca "Lan," dedi Minho. "Changbin tut beni, tut. Ne yapıyor bu?"
"Kanka bunu ben de anlamadım."
Çocuk, aldığı kirpiği uzatınca Jisung teşekkür etmişti şaşkınlıkla. Minho kaşlarını çattı. "Sana mı kaldı kirpik almak? Oho, biz de her müvekkilimize böyle yapsak... Atarlar lan bizi meslekten."
Kollarını göğsünde birleştirdi, bir yandan işlerine müdahale etmek de istemiyor, kendini tutmaya çalışıyordu. Kafasını kaldırdı. "Yok, anlarım ben, var bunun benim sevgilime farklı ilgisi, tutamıyor elini. Gidiyorum, gittim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
depresyon güzelim, minsung ✓
Hayran Kurgu"küçücük kalbin var... dünyaları sığdırıyorsun."