Son final sınavını teslim eden Seungmin asansör beklemeye üşenip altı katı inmeyi tercih ederken bir yandan da telefonundan, şu an Paris'te olan Chan'a ona parfüm alması için mesajlar yağdırıyordu.
Tehdit ve yalvarma karışımı mesajlara dalmışken ayağı yere tam basmayıp basamağın kenarına gelmiş, yamuk basmıştı. Ayağına giren anlık acı ile "Anneni sikeyim," diye mırıldandı hızla ve ayağını hızla düzeltti.
Olduğu yerde durup birkaç saniye ayağına bakmış "İncindi mi acaba ya?" diye söylense de bir basamak daha inmiş ve hafif sızlanmasını görmezden gelmişti. "İyisin iyi, hadi koçum."
Bir basamak daha inmiş ama ayak bileği sızlarken "Bok iyisin," deyip gözlerini etrafta gezdirmişti. Koridorda yakaladığı kişi ile "Yunho!" diye seslenip kolunu kaldırdı. "Gel bana yardım et."
Yunho bir ona bir de koridora baktı. "Tuvaletim var."
"Ulan gidip Eunkwang Sunbae'ye not tuttuğun halde herkese notum yok deyip not fotoğrafı atmamanı söylerim."
"Geber." diyen Yunho gelip hızla onun kolunun altına girmiş, Seungmin sırıtarak "Adam olacaksın böyle," deyince arkadaşından karnına yumruk yemiş, inlemişti. Beraber bahçeye çıktıklarında Seungmin kenardaki bankı işaret etti. "Şuraya da götür köle."
Yunho iç çekti. "Sabır yemin ederim sabır!"
Yine de Seungmin'i oraya götürmüş, Seungmin banka oturup sırtını duvara yaslamıştı. "Tanrıya yardım ettiğin için seni bugün için kutsuyorum ve azat ediyorum, gidebilirsin."
"Sağ ol, sen olmadan nasıl devam ederdim?"
Yunho söylenerek gittiğinde Seungmin uzanıp bileğine bakmış, bastırınca acıdığını fark etmişti. Elini telefonuna attı hemen, kendi arabasını bugün Minho'ya vermişti. İki gün sonra üniversite sınavı olduğu için dershane küçük bir kafa dağıtma partisi yapmıştı onlara, o da Jisung'u oradan alacaktı.
Telefonu direkt kulağına götürdü, birkaç saniye sonra da Minho tarafından açılmıştı. "Buyur güzellik?"
"Tanrıçanı selamladığın için seni kutsuyorum ve soruyorum, benim fakülteye yakın mısın ya?"
Minho gülerek kafa salladı. "Yok, çok tersteyim şu an. Bir şey mi oldu?"
"Beni alsana diyecektim, çok uzaksan boşver." demesiyle Minho'nun kaşları çatıldı. "Bir şey mi oldu, Jisung'a taksi ayarlayabilirim. Geleyim mi?"
Seungmin uzanıp bileğini elledi. "Bana bu kadar aşık olma. Bir şey olmadı, sorayım dedim. Kapat, Hyunjin'i arayacağım, sadece Chan piçinin keyfiye uğraşmasın."
Çat diye telefonu Minho'nun yüzüne kapatmış, Hyunjin'i aramış ama telefon arkadaşı tarafından açılmamıştı. Changbin'i es geçti arabası olmadığı için. En yakın taksi durağını internetten arıyordu ki duyduğu sesle kaşları çatıldı.
"Seungmin?"
Gözleri direkt ona doğru ilerleyen Jeongin'e çevrildi, en son iki hafta önce Changbin'i alma bahanesi ile onun fakültesine gittiğinde kafede görmüştü Jeongin'i. Siyah saçlarını kestirmişti, üstünde gri bol bir tişört ile siyah paraşüt pantolonu vardı. Bileğinden hiç çıkmayan kol saati, tek omuzunda olan çantası ile ona ilerlerken Seungmin kaşlarını çattı.
"Ne işin var senin sağlık yerleşkesinde?"
Jeongin telefonunu cebine attı. "Bir profesörümüz buraya gelmiş, acil bir mevzu olduğu için gelmiştim."
"Yalancının?"
Göz devirdi. "Yalan söylemiyorum." Kollarını göğsünde birleştirip kıstığı gözleriyle, bankta oturan Seungmin'e baktı. "Neyin var senin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
depresyon güzelim, minsung ✓
Fanfiction"küçücük kalbin var... dünyaları sığdırıyorsun."