Helloo, naber?
Sizi direkt olarak bölüme uğurluyorum.
Her zamanki gibi kontrol etmeyip attım inşallah yazabilmişimdir.İyi okumalar...
♡Eric ve Lara♡
Gözlerimi zorlukla araladığımda ayılmayı denedim. Gözlerim acıyordu. Başımı kaldıracakken boynumda hissettiğim yüzle durdum. Eric'le uyuduğum gerçeğini hatırlayınca kasılmadan edemedim. Şu an Eric ile birlikte sarılarak uyuyordum.
Onun yüzü boyun girintimdeyken bende kollarımı boynuna dolamış ellerimi sırtına yerleştirmiştim. Belimden tutan kolları bedenlerimizi birleştirmişti. Onun kokusu üzerime sinmişti ve bu çok güzel bir histi.
Huzurlu bir uyku uyumuş olamam rağmen hala uyumak istiyordum. Bunun sebebinin de o olduğunu biliyordum. Dudaklarımı saçlarına yaslayarak gözlerimi kapatmıştım ki sesi kulaklarımda yankılandı.
Beni sevdiğini söylemişti. Benim onu Sevdiğim gibi o da beni seviyordu.
Aptal değildim, bana karşı bir şeyler hissettiğimin elbette farkındaydım. Sadece bunun bir hoşlantı olacağını düşünerek kendimi umutlandırmamıştım. Çünkü daha yüzünü görmeden ondan hoşlanmaya başlamıştım ve şimdi ona aşıktım. Zihnimi istila eden sesiyle kalbim yerinde duramıyordu.
Yavaşça kolları arasından çıktığımda banyoya girerek ihtiyaçlarımı giderdim. Saate baktığımda daha 7.30 olduğunu gördüm. Ege'nin mesajını kontrol ettiğimde vardığını ve uyumak istediğini yazmıştı. Büyük ihtimalle daha uyanmamıştı. Uyandığında arayacağını bildiğim için telefonu bıraktım. Mutfağa girip kahvaltıyı hazırlamaya başladım.
Dün yaşadıklarım gözümün önüne geldiğinde derin bir nefes aldım. Evet, annemi kaybetmiştim ancak hayatımda yeri olmayan iri için yas tutmayacaktım. Ağlamış, içimi dökmüş ve her şeyi geride bırakmıştım. Beni kızı olarak bile görmeyen kadın için yıpranmaya yetmezdi.
Öte yandan abim olduğunu söyleyen bir adam vardı. Ona inanıyordum ancak kabullenmem biraz zaman alacaktı.
Masayı kurduğumda yatak odama doğru ilerledim. Tam kapıyı açacakken benden önce davranan Eric’le durdum. İstemsizce onu incelediğimde dağılmış saçları, şişmiş dudakları ve yarı açılmış gözerleriyle bana bakıyordu.
“Günaydın, kahvaltı hazır gel hadi.” diyerek geri döndüğümde beni kendine çekmiş saçlarıma öpücük bırakmıştı. “Günaydın, güzelim.” naif sesi kalbimi hızlandırırken koşarcasına yanından ayrılmıştım. O ise arkamdan kıkırdamakla meşguldü.
Kahvaltımızı yerken bir yandan da dün olanları da anlatmıştım. Bilmesini istiyordum ve artık öğrenmişti. Yüzü düşünceli bir hal alırken masanın üstündeki elimi kavrayarak dudaklarına götürüp öptü. Baş parmağıyla avcumun içine masaj yaparken gözlerimizi birleştirdi.
“Yanında olmadığım için üzgünüm.” duyguları ses tonuna yansırken gülümsemiştim. “Ben yalnız kalmak istedim, kendini suçlama.” normal çıkan sesim ile geriye yaslandı. Hala elimi bırakmamıştı.
“Şimdi senin iki abin var öyle mi? Ve biri de bizim şerefsiz Pars?” yüzünü buruştururken omuz silkip “Öyleymiş.” dedim yüz haline gülerken. Sabır diler gibi bir hali vardı. Gülerek ayaklanmış masayı toplamaya başlamıştım. O da bana katıldığında işi kısa süre bitirmiştik. Arkamı dönmemle tezgah ile onun arasında kalmam bir oldu.
Yüzlerimiz arasında bir karış kadar varken gözlerimizi sabitledi. Kalbim göğüs kafesimi parçalamaya çalışıyordu. “Bence artık ikimiz hakkında konuşmalıyız.” o sesinden sabırsızlığını haykırırken ben susmuştum çünkü adeta lal olmuştum. Tüm kelimeler varlığını yitirmişti. Üzerime eğildiğinde tezgaha daha da yaslanmıştım. “Dün gece beni duyduğunu biliyorum, Lara. Zaten hiçbir zaman saklamaya çalışmadım. 4 aydır tanışıyoruz ve ben her fırsatta belli ettim. Şimdi ise tek bir isteğim var. O da senden cevap almak.” merakla gözlerime bakarken konuşabilmeyi diliyordum. Konuşmak sevdiğimi ona söylemek istiyordum. Ağzımı aralayıp geri kapatmıştım çünkü hiçbir kelime dökülmüyordu.
“Bence artık söylemelisin.” isyankar sesi beni kendime getirirken derin bir nefes alarak duygularımı dile getirdim.
“Seni seviyorum.” dudaklarımdan dökülen her harf onun gözlerinin parıldamasını sağlarken üzerime eğilmeye devam etti. Kaçmadım, çekilmedim. Dudaklarımız arasındaki mesafe sıfırlanırken nefeslerimiz dudaklarımızı istila ediyordu. Tezgaha yasladığı bir elini çekerek belime sardığında bedenlerimiz birleştirmişti. “Ben de, ben de seni seviyorum; gün ışığım.” diyerek dudaklarımızı birleştirişti.
Büyük bir açlıkla dudaklarıma saldırdığında karşılık vermem uzun sürmemişti. Ellerim omuzlarına tutunarak boynuna dolanmış saç köklerinde kendine yer bulmuştu parmaklarım saçları arasında dans ederken beni tezgaha yaslamış belimdeki eliyle tezgaha oturmamı sağlamıştı.
Onu seviyordum ve bu inkar edemeyeceğim bir gerçekti. 4 aydır tanışıyorduk ve ben tanıştıktan kısa bir süre sonra kendimi ondan etkilenirken bulmuştum. Bu verdiği güven, ilgi ve değerle hoşlantıya, en sonunda ise aşka dönüşmüştü.
Gökyüzü daha güneşi selamlamaya devam ederken yazmıştım ona. Şimdi ise bizim için ne güneş kalmıştı ne ay.
Ona aşıktım ve bu hayatımda tattığım en güzel duyguydu.
Alt dudağımı emdiğinde tırnaklarımı ensesine batırmıştım. Bacaklarımı araladığımda tekrardan aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip nefessiz kalana kadar beni öpmeye devam etmişti. Nefes nefese ayrıldığımızda alnını alnıma yaslamış damarları belirginleşen elleriyle tezgaha tutunmuştu.
Durmak bilemeyen kalbim tekrardan dile getirdiği duygularıyla delirircesine atmaya devam etmişti.
“Seni aşığım, gün ışığım.”
Sonundaaaa!!
Evet, ben kaçıyorum ama bugün yeni bir bölüm daha atabilir miyim emin değilim.
Sınavlara çalışmam lazım yoksa sınıfta kalcam.
Şimdilik görüşürüz eriklerim....
Instagram: elasu-gr

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MISS YOU... /Texting
Conto*Kitap Türkçedir Siz: seni özledim 0527**: kimsiniz? . . Seni terk eden annenin hatırladığın numarasına mesaj atarsan ve attığın kişi türk asıllı bir ingiliz model olursa? . üstelik onun aile şirketine çalışmak için başvurmuşken