|||Hayatım yalnızca boşluktan ibaretti.
Ün, şan, şöhret, para, popülerlik, hayranlar ve bundan çok daha fazlası... Beni dışarıdan gören bir insan için üzerime biçtiği kılıf, her zaman mutlu olduğum yönündeydi. Dışarıdan dünyanın en mutlu ve en tatmin olan insanı gibi gözüküyordum çünkü iyi bir oyuncuydum.
Çok değil, yaklaşık sekiz yıllık meslek hayatımda birkaç sene öncesine kadar oldukça mutlu ve dünyanın en umursamaz insanıydım. Yeni yeni tanınmaya ve ilk ödüllerimi toplamaya başladığım dönemde nefret yorumları değil sadece beni tatmin eden fanların yorumları olurdu. Nefret yorumları olsa bile o zamanlar çok fazla umursayacağımı da sanmıyordum.
Ben büyüdükçe popülerliğim ve beraberinde sorunlarım da artmıştı. Artık eskisi kadar mutlu değildim çünkü neredeyse tüm dünyada 'Feda' ismiyle tanınıyordum. Beni sevmeyenlerin bile deli gibi bir merakla beni takip ettiklerini biliyordum. Tüm herkesin gözleri üzerimdeydi. Ve bu çok büyük sorumluluklar yüklemişti üzerime.
Popülerliğimin bir anda artmaya başladığı bu dönemde sorumluluklarımın da bilincine varmak beni afallatarak kabuğuma çekilmeme sebep olmuştu. Tüm her şeyden hevesimi almış, yaşama dair tüm isteğimi yitirmiştim. Tabii bu isteklerimi tetikleyen bir çok şey olmuştu.
İlki, beni büyüten dedemi kaybetmem olmuştu. Çok ani ve beklenmedik bir haberdi. Sanki bir rüyadan sarsılarak uyandırılmış gibi hissetmiştim. Dedemin sonsuza dek yanımda kalamayacağını o an idrak etmiştim fakat bunun için artık çok geç kalmıştım.
Bu haberin üzerine onun yasını bile tutamadan ajansım tarafından konserlere, şarkı kayıtlarına ve reklam çekimlerine gönderilmiştim. Hatta o dönemler verdiğim son konserlerin birinde sahnede kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyordum.
Bunu atlatamadan o zamanlar çok yakın olduğum arkadaşımın yüzüme gülüp arkamdan iş çevirdiğini öğrenmiştim. Benimle ajansa başvurmaya gittiğimde bile yanımda olan arkadaşımın piyasaya sunmadan önce onunla paylaştığım bestelerimi, sözlerimi başka ajansa sattığına şahit olmuştum. Onu da, ihanetini de bir çırpıda silip atmak kolay olmamıştı.
Bunda da kendime zaman vermemiş ve hayatımı sürdürmeye devam etmiştim. Son darbe ise, sevgilimin beni o zamanki menajerimle uzunca bir süre aldattığına şahit olmak olmuştu.
İşte tam da o anda ağır ve uzun süreli depresyonumun ilk adımını çoktan atmıştım.
Tüm her şeyde isteksizliğim devam etse de bu sefer rol yapmayı bırakmıştım. Yalandan gülmeyi bile beceremeyen, daima asık suratla ve boş gözlerle gezen bir beni görmek tüm herkesi şoka uğratmış ve bunun yanında beni gerçekten sevenler ayaklanarak ajansımdan ve benimle çalışmaya yeni başlayan menajerimden bir açıklama beklemişlerdi. Benim bu hâllerimin sebebini onların üzerine yıkmışlardı.
Zaman hızla akıp giderken ben hep aynı noktada bulur olmuştum kendimi. Benim hakkımda bir şeyler yazılıp çiziliyor, etrafımda her gün onlarca haber dönüyordu fakat benim tek yaptığım gün içindeki programlarımın bitmesi ve bir an önce evime gidebilmek için saat saymamdı. Bomboş bir ruhtum ve zamanımı doldurmak için yaşıyordum.
Uzun bir süre psikiyatr eşliğinde yaşama tutunmaya çalıştım. Yemek yiyordum baygınlık geçirmemek için, şarkı söylemeye devam ediyordum kariyerimin bitmemesi için, ziyaretler yapıyordum beni özledikleri için, ailemin yanında kalıyordum hayatıma son vermemek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözyaşlarımı kurtar,
ChickLitben sana tüm karanlığımla geldim, sen ise beni gökkuşağına hapsettin.