elli üç,

180 43 25
                                    




selaaamm biz geldikk 💗💗

keyifli okumalar 🌸

|||

"...çok sevdiğim bir kitapta şöyle bir söz geçer; 'Ayrıldığın tüm herkesle son kez bir araya gel ve veda et, affedemediğin herkese bir adım at ve herkesi affet.' Tüm her şeyi sırtında yük olarak tutmak yerine yüklerinden kurtul Mercan. Affetmediğin ya da vedalaşmadığın hiç kimseyle hiçbir hikaye son bulmaz. Tüm hikayeleri vedalaşarak ve affederek sen noktala ve hayatına daha rahat bir şekilde devam et."

Dakikalar önce belki de saatler önce duyduğum bu cümleler beni yalnızca annemin mezarının başına getirmişti.

Psikoloğum bu cümleleri söylerken belki de amacı buydu bilmiyordum ama vedalaşmam ya da affetmem gereken kişi yalnızca oydu. Beni görüyor muydu görmüyor muydu bunu da bilmiyordum ama her şeye rağmen onu affetmemi istediğini biliyordum.

Çünkü dün gece rüyamda kendisi söylemişti. Beni affet demişti. Özür dilemişti, benden yaptıkları için değil yapamadıkları için af istemişti. Bizim annemle zaten o kadar az anımız vardı ki yaptıklarını, kırdıklarını küçük Mercan çoktan unutmuştu. Onu sineye çekmiş ve her defasında daha büyük bir açlıkla yanına gitmişti.

Onun en büyük açlığı sevgiyeydi çünkü. Anne sevgisi, baba sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi belki bilmediği daha çok sevgi... Birisi başını okşasın, onu tebrik etsin, göğsünde uyutsun, ona onu mutlu edecek gülümsetecek kelimeler versin diye didinip dururdu. Belki de bundandı yanlış kişiden sevgi bulması.

İşte bu yüzden annesinin yaptığı her şeyi unutmuştu. Sarılmadığı günleri bir bahaneye bağlamıştı. Belki üstüm kirli diyedir demişti, öpmediği günleri ödevlerimi yapmadığım içindir demişti, saçlarını okşamadığı günleri saçlarım o gün yıkanmadığı içindir demişti. Her şeye bir kılıf bulmuş, zorla da olsa sarıldığı tek günle haftalarca yatıp kalkmıştı.

Ama şimdi anlıyordum, bir annenin çocuğunu ne yaparsa yapsın sevdiğini. Bir anne çocuğunu yanlış yaptığı için, ödevlerini yapmadığı için ya da kıyafeti kirli diye sevgisinden alıkoymazdı. Kızardı, bağırırdı, ceza verirdi ama sevgisini eksitmezdi.

Bir anne çocuğundan sevgisini yalnızca sevmediği için alıkoyardı.

Küçük Mercan artık büyümüştü çünkü gerçek sevgiyi tatmıştı. Artık bahanelere ihtiyacı kalmamıştı. Bir zamanlar çok görülen sevgi onu büyütmüştü. İşte şimdi gerçekleri bu sevgi sayesinde görüyordu.

Annemin ve babamın beni sevmediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Bir şeyleri doğru ya da her şeyi doğru yapmak zorunda değildim, tüm her şeyim yanlışta olabilirdi çünkü küçük bir çocuktum. Ama onlar anne ve baba olarak beni sevmelilerdi. Bunun bir bahaneye ihtiyaç olunmadığını şimdi anlıyordum.

Onlara anne ve baba kelimeleri ağır gelmiş olmalıydı.

Şimdi ise af istiyorsa onu affediyordum. Tüm yüklerimden kurtulacaksam, bu beni rahatlatacaksa ve ben bir daha onu rüyamda görmeyeceksem onu çoktan affetmeye hazırdım.

"Merhaba," dedim yavaşça yere doğru çökerken. Başına ve ayaklarına küçük bir odun parçası yerleştirilmiş mezara bakarken gözlerim yavaşça yazılara kaydı. Gülsüm Atabey. "...anne." dedim belki de son kez.

Yavaşça gülümseyip kalçamı da yere yasladım ve çantamı kenara bıraktım. Dizlerimi kendime çekip ellerimi de bacaklarıma sararken çenem belli belirsiz dizlerime değmişti. Gözlerim mezardan ayrılmıyordu ama ilk defa ona bakarken ağlamıyordum. Ona kararımdan bahsetmediğim hâlde içimde bir rahatlama oluşmuştu.

gözyaşlarımı kurtar,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin