sellam biz geldik 💗bölüme başlamadan önce; önceki bölümde 'ben mercan atabey olarak kalmak istiyorum' sözünü anlamayanlar olmuş. ilk bölümlerde hatırlıyorsanız mercan hiç görünmediğinden bahsediyordu hatta 'bu dünyadan bir mercan atabey geçti denmesini istiyorum' diye bir cümle kurmuştu. bu cümleler genel olarak başarı odaklı cümleler. şu an nasıl ki feda'nın kendisi başarısıyla biliniyor o da insanlar tarafından 'feda'nın sevgilisi' tabiriyle tanınmak yerine işinde çok başarılı olup 'mercan atabey' olarak tanınmak istiyor. anladınız mı şimdi hm?
|||
Hayaller, bilinenin aksine çok pahalıydı. Zihinde yaşanması kolay olan bir durumu gerçeğe dönüştürmek çok zordu çünkü. Her hayal gerçekleşmiyor, umudu yavaş yavaş yiyip bitirip yerine koskoca bir hayal kırıklığı bırakıyordu.
Umut bittiğinde geriye kalan tek şey, hayal kırıklığı ve o hayal kırıklığı koskoca bir insanın yıkımıydı. Bu yıkım ise koskoca bir ömre mâl oluyordu.
Furkan beni bulduğunda hayal kırıklığı içinde nefes alamayacak bir hâldeydim. Kırgınlıklarım bir cam parçasına dönüşerek boğazıma dek dayanmıştı. Konuşamıyordum, anlatamıyordum ve her şeyden önemlisi bir çıkış yolu bile aramıyordum. Sanırım en kötü olanı buydu. Kurtulmak için çaba bile göstermiyordum.
Ama o beni kurtarmıştı. Çekip almıştı beni o karanlığın içinden. Ben ona tüm karanlığımla gelmiştim ama o beni gökkuşağının içine çekmişti.
Şimdi de bunu duyurmak istediğini söylüyordu bana. Herkesle beni paylaşmak istiyor, benimle çıkıp el ele dolaşabilmek istiyordu. Bu bile beni ne kadar sevdiğini gösterse de bana, konuşmaya başladığımız ilk günden beri öyle umut aşılamıştı ki söyledikleriyle tatmin bile olamamıştım.
Artık hep daha fazlasını istiyordum çünkü en iyisini hak ettiğime inandırmıştı beni.
Evet, onunla duyulmak istememiştim çünkü ben Furkan'ın sevgilisi olmak yerine Mercan Atabey olarak tanınmak istiyordum. Beni gördüklerinde ya da benimle karşılaştıklarında Feda'nın sevgilisi demelerindense işimde başarılı olup beni bu başarılarımla tanımalarını istiyordum.
Ve bunun için çalışmalarıma başlamıştım ama henüz Furkan'ın bundan haberi yoktu. Bir süre bilmesini de istemiyordum, ona sürpriz yapmak istiyordum.
Şimdi ise beni annesiyle tanıştıracak olmasının gerginliğiyle evin içinde bir oraya bir buraya dönüp duruyordum. Beni sever miydi, birlikte yaşamamızdan rahatsız olur muydu, anlaşabilir miydik... Kendi kendime sorup durduğum sorular beni daha da strese sokuyordu. Heyecanın yanında ufak bir korku da vardı ama Furkan'a güveniyordum. Eminim ki daha önce annesine benden bahsetmişti. Eğer annesi benimle ilgili ters tepkiler verseydi bizi değil tanıştırmak, bunun konusunu bile açmazdı.
Furkan benim üzerime titriyordu, göz göre göre beni üzecek bir şey yapmayacağını biliyordum. Bu yüzden tek gerginliğimin yaptığım browninin kıvamını tutturup tutturmadığım olmalıydı.
Aynadan son kez giydiğim siyah kazağı ve siyah bol pantolonuma bakarak saçlarımı geriye attım ve koşa koşa mutfağa ilerledim. Giyinmek için fırının başından ayrılmıştım ve şimdi kıvamını kontrol etmem gerekiyordu.
Fırını açtığım gibi elimde tuttuğum kürdanı önümdeki browniye batırdım fakat geri çıkardığımda tertemiz olmasıyla yüzüm ağlamaklı bir hâl almıştı. Ben kek değil, akışkan bir browni yapmak istemiştim.
Silikon tutacakların birisiyle cam kabı çıkarttım ve tezgaha bırakarak ağlamamak için kendime gelmeye çalıştım. Heyecanım, gerginliğim ve her zaman yaptığım browninin kıvamını bu sefer tutturamamam ağlamak için yeterliydi. Ama kapıda duyduğum anahtar sesi beni kendime getirmeye yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözyaşlarımı kurtar,
ChickLitben sana tüm karanlığımla geldim, sen ise beni gökkuşağına hapsettin.