||||||
Acı, öfke, bıkkınlık, nefret, yalnızlık ve kırgınlık dolu bir hikayem vardı benim. Sevildiğimi sandığım kişiler tarafından sevilmezdim, onlar tarafından geri plana bırakılır ve figürandan başka hiçbir şey olamazdım. Yalnızdım çünkü kimseye kendimi sevdiremezdim. Hep kendimde bir yanlış bulur kendimi geri çekerdim. Yalnızlığımla baş başa kalırdım.
Yaşımı ve boyumu aşan öfkem vardı, istemediğim kişiler tarafından istemediğim şeylere maruz bırakılmıştım çünkü. En büyük öfkem kendimeydi, tüm bunlara izin verip boyun eğdiğim için. Fakat ne bunu kendime gösterebiliyordum ne de kendimden sonra en büyük öfke duyduğum kişiye... babama. Bazen bağırır çağırır, kavga ederdik. Birbirimizden nefret ettiğimizi bile yüzümüze vurduğumuz çok olmuştu fakat o hiçbir zaman benim öfkemin büyüklüğüyle yüzleşmemişti. Buna ben izin vermemiş ve hep içime atıp bastırmıştım.
En son olan yine bana olmuştu.
Nefretim vardı ve bu duygu beni bile yutuyordu kimi zaman. Hayatta nefret ettiğim tek bir insan vardı ve ondan intikamımı almak için kendimi hazırlıyordum. Bana yaşattıklarını hiçbir zaman denk gelecek şekilde ona yaşatamazdım fakat içimin biraz olsun soğumasını istiyordum.
Aylar önce Furkan'la sohbet ederken intikam almanın kötü bir şey olduğunu ima etmiştim, şimdi ise öyle bir insana bürünmek beni hayrete düşürmüştü. Bu düşüncemi Furkan'la paylaştığımda bana 'intikam almak yerine o adama hak ettiğini veriyorsun' demiş ve kötü bir şey yapmadığıma ikna etmişti. Ben yalnızca bana yapılanların adaletteki karşılığını o adama verecektim.
Benim en çokta kırgınlıklarım vardı. Babama kırgındım, anneme kırgındım. Eğer her şeyi onlara söyleyebileceğim bir olanak sağlasalardı, bana onlara güvenmem için, bana sorgusuz sualsiz inanacakları bir sevgi verselerdi şu an bu durumda olmazdım. Tüm her şeyi tek başıma taşımak zorunda kalmazdım.
Benim hikayemde hep acı vardı.
Fakat bu son zamanlarda çok farklılık değiştirmişti.
Duyduğum anahtar sesiyle heyecanla oturduğum yerden ayaklanmış ve çıplak ayaklarımın zeminde çıkarttığı seslerle beraber içeriye giren Furkan'a koşuşturmuştum. Ayakkabılarını çıkartıp yerine terliklerini giyerken kafasını bana çevirmiş ve anında gülümsemeye başlamıştı. İlk defa ona bakarken gülümsememiş, az önce başlayan ağlamamı devam ettirmiştim.
''Sen ne yaptın?'' diye titreyen bir sesle konuştuğumda ağladığımın anca farkına varmış gibi ceketini hızla çıkartmış ve portmantoya asarak karşıma dikilmişti. Elleri anında yanaklarıma giderek gözlerimin altında baş parmaklarını gezdirirken, ''Ağlak bebe dediğimde kızıyorsun bir de.'' demişti. Burnumu sertçe çekerek omuz silktim ve ona yaklaşarak tişörtünün iki ucundan tutundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözyaşlarımı kurtar,
ChickLitben sana tüm karanlığımla geldim, sen ise beni gökkuşağına hapsettin.