merhaba 💗yeni gelen okuyucular var hepiniz hoş geldiniz ama keşke ufacık bir yorum bıraksanız 🥺
|||
Hayat her zaman mucizelere gebeydi. Neyi imkansız olarak görürsek görelim hayat o kadar da imkansız olmadığını bize önünde sonunda gösteriyordu. Belki de hiçbir şey imkansız değildi, sadece istediğimiz şeyi gözümüzde büyüten, ona ulaşılamayacak kadar büyük anlamlar yükleyenler bizlerdik.
Mesela benim imkansızım Furkan'dı. Birine aşık olmak, birine güvenmek, birine, hayatımı zindana çeviren kişiye karşı gelecek kadar güvenmek ve evimden o kişiye duyduğum güven ve sevgi sayesinde ayrılmak... Tüm bunlar benim için bir zamanlar imkansızlığın tanımıydı. Ama beni unuttuğuna kendimi inandırdığım dünya, bir süreliğine de olsa benim için dönmüştü. Tüm yaşattıklarının karşılığında bana Furkan'ı vererek beni mutlu etmek istemişti.
Hayatımın en güzel zamanları birkaç gündür onun evinde kaldığım şu günlerdi. Ah, aslında kaldığım demekte yanlış olurdu çünkü onda kalmıyor, onunla burada yaşıyordum. Evimdeydim, yuvamdaydım ve en önemlisi hayatımda ilk defa sımsıcak hissediyordum.
"Bitmiş mi maman bebeğim?" Kafamı kaldırıp karşımda uluyarak bana bir şeyler anlatmaya çalışan Tarçın'a cevap niteliğinde bu cümleyi kurmuştum. Ben çizim yaparken içeriye girmiş ve masamın karşısında dikilerek bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Cümlemle kafasını havaya kaldırarak uzunca tiz bir ses çıkarttığında elimdeki kalemi bıraktım ve ayaklandım.
Furkan evde değildi. Bugün kaydetmesi gereken şarkıları olduğunu söyleyerek evden çıkıp gitmişti ve şu an hava kararmak üzereydi. Giderken gecikeceğini söylese de her saat başı ne zaman işinin biteceğini belirten mesajlar atıyor ve beni durmadan gülümsetiyordu.
Mesela yaklaşık bir saat önce iki saatlik işi kaldığını söylemişti, iki saat önce ise üç saatlik... Muhtemelen birazdan tekrar mesaj atar ve bir saat sonra evde olduğunu belirtirdi.
Furkan tanıdığım hiç kimseye benzemiyordu. Ona aşık olduğum için mi böyle hissediyordum bilmiyordum ama zaten bu tavırlarını görerek ona aşık olmuştum. Beni gülümsetebiliyordu. Beni gülümsetmek, en önemlisi kalbimi ısıtmak kolay bir iş değildi. Daha önce arkadaşlarım olsa da hepsi 'suratsız, sevimsiz ve itici' olduğumla ilgili cümleler kurarlardı. Gülerdim ama içten değildim, bu yüzden 'yapmacık' damgası bile yemiştim.
Ama bu Furkan için hayattaki en kolay şeydi. Tek bir kelimesi, bir bakışı ve bir gülümseyişi yetiyordu gülümsemem için. O beni ne kadar sevimli buluyorsa ben de onu o kadar sevimli buluyordum. Her cümlesi, her kelimesi onun tüm vücudunu ısırık izi yapmak isteyeceğim kadar şirin geliyordu.
Beni görüyordu, dinliyordu ve en önemlisi anlıyordu. Beni benden bile daha iyi biliyordu. Beni geçiştirmiyor, ağzımdan çıkacak tek bir kelimeye bile pürdikkat kesiliyordu. Ve bunu yaparken gözüme sokmuyordu, tavırları 'bak ben senin için bunu yapıyorum' diye bağırmıyordu. Aksine tüm tavırları bana sevildiğimi iliklerime kadar hissettiriyordu.
Derin bir nefes alarak odanın kapısına ilerleyen Tarçın'ın arkasından gittim. Tarçın ve Milo bu birkaç günde bana fazlasıyla alışmıştı. Tabii bu durum Furkan'ın pek hoşuna gittiği söylenemezdi. Çünkü onlar bana çok yakın oluyorlardı, Furkan'dan bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözyaşlarımı kurtar,
ChickLitben sana tüm karanlığımla geldim, sen ise beni gökkuşağına hapsettin.