"Sen kimsin?"
Banyodaki aynadan bu soruyu kendisine defalarca sordu. O kimdi? Ne için hayatını feda etmişti? Ya peki, hedefine aşık olmak nasıl bir histi? Daha yolun başında olmasına rağmen bıkmıştı. Yıkandıktan sonra, bornozuna sarılarak banyodan çıktı. Önceki gece seviştiği kadın, hala yatağında uyukluyordu. Ona uğramadan odasının yolunu tuttu.
Güzelce kurulandıktan sonra, iç çamaşırını üzerine geçirdi. Günlük kıyafetlerini giyerken ayağa kalktı. Başı ışık hızında dönmeye başlayınca, gerçeği anladı. Artık, rol yapma bitmişti. Gerçekler onu arıyordu. Ensesinde, derin bir titreşim hissetti. Derisinin altında servikal omuruna monte edilmiş iletişim cihazı onu dürtüyordu. Elini ensesine götürdü, sertçe vurduktan sonra beyninde sesler yankılanmaya başladı.
- AV032 Artık vakit geldi. Bizimle bugün şehir merkezinde buluş ilk görevin için ekipmana ihtiyacın olacak.
Lanet ediyordu bu cihaza, taksici ne görürse ne yaşarsa onlarda görüp yaşıyorlardı. Hiçbir özeli yoktu, o bir avcıydı bununla yaşamaya mecburdu. Gerçek annesi için.
- Anlaşıldı
İletişim cihazı kapandıktan sonra, sessizlik beynini işgal etti. Giyinmesi bitince, odasından çıktı kız hala mışıl mışıl uyuyordu. Merdivenlerden salona geçti kanepeye oturduğu anda, istenmeyen çağrının verdiği öfkeyle kendi hayatını sorguladı.
Özeldi, doğuştan sahip olduğu bir yetenek. Amcası ve babası gibi bir avcı olmak istemiyordu. Annesinin öldürülmesini izlediğinde ise kararı çocuk yaşta değişmişti. Daha altı yaşındaydı, ayda üç veya dört defa görebiliyordu babasını. Annesiyle tatlı bir evde yaşıyordu. Bir gece ki o geceyi hayatı boyunca unutamadı. Yağmur yağıyordu camlar şelaleye dönmüş, düşen şimşekler ise çocuk bünyesini titretiyordu. Yatağından kalkmıştı, korkudan sığındığı oyuncak ayısını da elinden düşürmüyordu. Ona her gece, masal anlatan annesinin yanına gitmek üzere odadan çıkmıştı.
Koridor boyunca, annesinin anlattığı masalı korkusunu bastırmak için zihninde tekrarlıyordu. Annesinin odasına geldiğinde kapıyı araladı. İçeriye adımını attığında şimşek öylesine güçlü çaktı ki, birden elindeki ayısını yere düşürdü. Annesi, yatakta kımıldamaya başlayınca sessizliğini koruyup onun sıcacık koynuna giriverdi. Anne koydu, güven hissi sıcaklık. Tüm kötülükler o anda yok oldu. Yattığı yerden pencereyi görebiliyordu. Yağmur damlaları evin camlarını dövüyor, fırtına ise ıslık çalmalarına sebep oluyordu. Sıcaklığa yenilip yavaşça gevşemeye başlamıştı çocuk bedeni. Gözlerini kapadı ve son defa huzurlu bir uyku uyudu. Sabah kalktığında ise, başucunda amcası vardı. Neler olmuştu? Uyku sersemliğinden evde araştırma yapan ekibi görememişti. Hala uykusu vardı, ayılamıyordu bir türlü. Sesler boğuk boğuk geliyordu görüntüler ise bulanıktı. Amcası onu kucağına aldı, odadan çıkarken kafasını sola çevirdi. Ve bulanıkta olsa annesinin cesedini gördü. Bağırmak istedi ama bağıramadı. Amcasıyla birlikte koridordan çıkıp, merdivenlerden salona indi. Merdiven basamakları onun zihnini biraz daha açıyordu. Görüntüsü netleştikten sonra, salonda ağlayan babasını gördü. Baba dediğinde ise, devasa adam oturduğu yerden kalkıp delicesine sarıldı oğluna. Kokusunu içine çekti, öpüp kokladı. Aile üzüntüsünü yaşıyordu, ama amcanın görevi bunu yapan şeytanı yakalamaktı. Ekipten biri gelip çocuğu babanın kucağından aldı. Baba olayın nasıl olduğunu sorduğunda ise oğlunun da avcı olduğunu anladı.
- Geçen gece elimizden kaçırdığımız dumanlaşan piç kurusu senin eve girmiş. Eşini zorla zapt edip burnundan ve ağzından içine girip kalbini sıkıştırmış.
Amca bir dedektif gibi incelemelerde bulunmuştu. Şeytanın kokusunu uzaktan alma gibi doğal bir yeteneği vardı. Ve yanılmamıştı ama eksik tarafı çoktu.
İlk şeytanıyla tanışmadan önce uyumuştu. Gece tenine değen ıslaklığa uyanmıştı. Gözlerini açtığında ise, gölge annesinin üzerine çıkmış onu zapt etmişti. Zavallı kadın korku dolu, şeytanla bakışıyordu. Çocuk yerinden kalkmak istemişti ama başarılı olamamıştı. Çünkü, bok çukurundan fırlamış şeytan kuyruğu ile çocuğun hareket etmesini engelliyordu. Şeytan, annesine biraz daha yaklaştı. On saniye sonra, annesinin bünyesi titredi. Titremesi sona erdiğinde ise, kadının sevgi dolu gözlerinden ölüm fışkırıyordu. Gölge bedenden çıkınca çocuğa yöneldi. Annesine yaptığı eylemin aynısını çocuğa yapmaya çalıştı. Ama olmadı, savunmasız yavru içgüdüsel olarak şeytanın karanlık gözlerinin içine bakıyordu. Bakışmalar artınca, şeytan güçsüzleşiyordu. Ve birden çocuğu serbest bırakıp, odayı terk etti. Yorgun düşmüştü o düellodan galip gelmişti ama sabah ne olduğunu yarım yamalak hatırlıyordu.
Tam on iki sene boyunca, bugün için eğitilmişti. Kızın babasını öldürmek, kızını ortadan kaldırmak ve birinciyi ait olduğu boşluğa götürmek için çünkü o en güçlüsüydü. Kanepedeki tarih dersinden ayılınca, rolüne tekrar büründü. Taksici, Tekin, Koray ismi yoktu. Kod adı onun kimliğiydi.
Mutfağa yöneldi, selpak kopardı ve salona döndü. Etrafı biraz dolandıktan sonra, kalem bulunca şehri gezeceğini ifade eden bir not yazdı. Merdivenlerden tekrar yukarıya çıktı. Hedefi yatağında hala uyuyordu.
Notu başucuna koyduktan sonra, garaja indi. Kırmızı spor arabanın kontak anahtarını yerleştirdi ve hızlıca villadan dışarıya çıktı.
Şehir merkezine ulaştığında onunla buluşacak adamları gördü. Güneş gözlüklü, sıradan turist kılığında özel insanlar. Onlara yaklaştı göz hizalarına girdiğinde ellerinde bavul olan insanlar gülümsemeye başladı.
- AV032 başarınızdan dolayı tebrik ederiz.
- Teşekkür ederim.
İki kişi, onu gururla selamlıyordu. Biri cebinden bir poşet çıkardı.
- Buyurun kızın babası için gerekli olan ekipmanınız.
Poşeti adamın elinden alarak cebine attı. Tekrar tokalaştıktan sonra, ortamı terk etti. Arabaya döndü direksiyonun başına geçti cebindeki torbayı çıkardı. İçindekini çıkarıp yan koltuğa koydu. Arabanın motorunu çalıştırarak, özenle kalabalığı yararak şehrin dışına çıkmaya başladı.
Dağ yoluna girdiğinde ise, yine geçmişine gitti. En güçlüsü oydu. Avcıların özel kitabında asırlar önce gönderilen kutsal kitapta yazıyordu. En güçlüsü... Birçok operasyonlarda avcıların içine şeytanlar girebilmiş fakat onlara zarar verememişti. 032'nin hiçbir açığı yoktu. Şeytanın kör olduğu ışığı saçma durumu ise onu en güçlüsü yapıyordu. Senaryo basitti; taksici kılığında kızın izini sürecek, kızın güvenini kazanacak, kız melekler konseyini temizleyecek, en sonunda da katliam bittikten sonra, 032'nin görevi başlayacaktı. Eve varmadan, arabayı sağ çekip durdu. Yan koltuğa koyduğu eşyayı incelemeye koyuldu. Sıradan eldiven olduğunu görünce, telaşa düşmedi. Motoru tekrar çalıştırıp eve doğru yola çıktı. Demir kapı açıldı, araba bahçeden geçerek garajın içine girdi. Merdivenlerden çıktığında ise, onu mutlu bir kadın karşıladı.
- Nerelerdeydin sen bakayım?
İşte karşısında duruyordu, aşık olduğu geçen gece deliler gibi seviştiği kadın.
- Kendime eldiven aldım geçen seninle gittiğimizde görmüştüm aklımda kalmıştı.
Öylesine uyuşuktu ki, daha fazla soru sormadan mutfağa yöneldi kız. Taksici bunu fırsat bilip, rolüne bürünerek odasına doğru çıktı. Eldivenleri sağlam bir yere saklayıp salona tekrar geri döndü. Gülümsemeye çalıştı, başardı da. Kız durumdan habersiz, parlak gözlerle erkeğine bakıyordu. İlk defa bu kadar huzurlu, ilk defa bu kadar kendisini güvende hissediyordu. Ama bir avcının koynuna girdiğinden haberi yoktu.
N"GH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koynumdaki Şeytan
AdventureBasit görünen gizemli bir taksici bir gece ansızın binen değişik müşteri, avlar ve avcılar. Türkiye'den Japonya'ya uzanan bir serüven...