Dönüş

7 1 0
                                    

Güneş, gök kuşağı, mükemmel esinti, teni okşayan kar taneleri ve yağmur damlaları.

Buraya en son geldiğinde babası yanındaydı. Ufak çocuklar sonsuz mutlulukla bulutların üzerinde kovalamaca oynuyorlardı. Ruhlar cennetin güzelliği ile sonsuz mutluluk yaşıyorlardı. Evindeydi cennetteydi.

Yürümeye başladı, her şey yerli yerinde duruyordu savaş cennetin bu kısmına ulaşamamıştı ama pisliğin kokusunu net bir şekilde alabiliyordu. Şeytan yakındaydı.

Yürüdükçe eski anıları gözlerinin önüne geliyordu. Babasını çok özlemişti babasını özlemek onun en güçsüz anıydı. Buraya gelmeyi bu yüzden istemiyordu ama artık çok geçti. Beyaz şelalere baktı, huzur veriyorlardı. Güneş ışığının yanındaki yıldızlara baktı birer kristal gibi parlıyorlardı. Amcası görünürlerde yoktu. Dolaşmaya devam etti, adım attıkça bir şeyler hissetti. Adımlarını sıklaştırdı, ve onun sesini duydu;

- Bizi kurtar oğlum.

- Baba? Baba? Baba neredesin baba?

Cevap yoktu dolaşmaya devam etti kimsecikler yoktu. Ruhlar neredeydi? Daha önce onu selamlayan ölmüş avcılar neredeydi? Herkes neredeydi? Beyaz zeminde dolaşmak, yaratıldığı yerde gezmek onu her zamankinden güçlü yapıyordu.

- Evlat buldum seni

Ses arkasından geliyordu. Amcası ondan biraz uzağa konmuştu.

- Bu iş için biraz fazla yaşlıyım herhalde. Beni takip et.

Tebessüm ettikten sonra, amcasını takip etmeye başladı. Yol boyunca efsanelere göre rota belirliyorlardı;

- Efsaneye göre, mızrak arınma şelalesinin altında.

Yürüdükçe yürüdüler pembe ormandan geçtiler.

Rengarenk kuşlar onlara şarkı söyleyerek eşlik etti.

Ormanlar bittikten sonra, derin bir uçuruma denk geldiler. Aşağıdaki manzarayı cennetin manzarası olacağını sanıyorlardı ama yanıldılar. Karanlık, her şeyi yakıp yıkıyor, Şeytanın gürlemesi yeri göğü titretiyordu.

- Acele etmemiz gerek.

Hızla yollarına devam ettiler.

- Pembe ormanın bittiği yerde, arınma tepesinden sonra hak edilen yerde.

Amcası yol boyunca efsaneleri tekrarlıyordu.

- Cennetin nefesi.

Saatler sonra, muazzam bir şelalenin önünde durdular. Bembeyaz köpükler, sessiz akan sular. Konuşan bitkiler, yalvaran su damlacıkları.

- İşte geldik.

Su damlaları konuştukça Tekin şaşırıyordu.

- Onlar cennetin nefesi. Gel benimle burada olmalı.

Şelaleye biraz daha yaklaştılar.

- Suya girmeliyiz.

- Tamam.

Gözlerini kırpmadan, şelalenin oluşturduğu su alanına doğru atladılar. Şelaleye doğru yaklaştılar, su öylesine güzeldi ki onları dinç kılıyordu.

- İçine girmeliyiz.

Amca önden giren isim oldu. Şelalenin içindeki mağara girdiklerinde gözlerine inanamadılar. Şelaleden bulaşan su damlaları birer ateş böceği gibi mağarayı aydınlatıyordu. Yürümeye devam ettiler, rengarenk koridorlardan geçtiler. Mızrağa yaklaştıkça, su damlalarının konuşması arttı. Kazanılmış gibi şarkılar söylemeye başladılar. Ve sonunda, kayaya gömülü mızrağı buldular. Tüm görkemi ve ışığıyla onlara gülümsüyordu.

Koynumdaki ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin