"İlk Adım"

1.8K 105 52
                                    




        Her şeyin bir anda gelişmesi, Akgün'ün elimi bir daha hiç bırakmayacak gibi tutması afallamama sebep olmuştu. Attığım adımlar sanki benim ayaklarıma ait değidi, bu beden benim değildi. Sonunda umut olduğunu hissettiğim bu çıkmaz beni saçma bir şekilde heyecanlandırmaya başlamıştı.

    Akgün'ün beni peşinden ne kadar sürükledi bilmiyordum, bildiğim tek şey etrafıma baktığımda mahalleden bir hayli uzaklaşmış olmamızdı. Akgün adımlarını kısa bir süre sonra durdurdu. Burası kalp kırıklıklarımı döktüğüm, göz yaşlarımın akmasına izin verdiğim yerlerden biriydi. Sahile gelmiştik.

    Denizin kıyıya vuruşu,esen rüzgar,martıların çığlıkları eşlik etti aramızdaki sessizliğe.
   Sessizlik her geçen saniye büyürken konuşmak istedim ama buna cesaretim yoktu. Yanyana bir banka oturmuş iki farklı ruhtuk onunla. Bir olmayı başaramayan iki farklı ruh. Oysa onunla ilgili olan tüm hayallerimde ruhlarımız bir bütün olmuş dans ediyordu. Onu sevmek ne kadar acı vermiş olsa da ruhumun en keskin ilacıydı, bunu biliyordum.

    Sessizliğimize misafir olan bir çakmak sesi oldu, ardından tutuşmuş tütün sesi buna eşlik etti, derin bir nefes ve son '' Senin yolun bana çıkmamalı Sezen.'' aldığı dumanlı nefesi geri verdi. Bu adamın ciğerlerine hiç mi acıması yoktu? ''Senin bana çıkan yollarını yakarım çünkü, bunu en iyi sen biliyorsun.''

   Yüzüme bakmadan konuşuyor oluşuna takılmıştım en çok, neden bunları gözlerime bakarak söyleyemiyordu ki? İçimdeki cesaret tohumları boy gösterdi elim benden bağımsız bir şekilde hareketlendi ve onun sivri çenesini buldu. İnce dudakları biraz aralandı fakat hiçbir tepki vermeden kafasını bana çevirdi. Gözleri gözlerimdeydi. Gözleri, gözlerimde.

''Yakmış olduğun o yollar küllerle çevrilsede ben bir yolunu bulur yine sana çıkarırım yollarımı. Sen bana böyle baktığın sürece ben yine bir yolunu bulur karşına çıkarım Akgün. Şimdi gözlerime bakıp tekrar edebilir misin istemediğini? Başka bir evrende de seni istemiyorum diyebilir misin bana?''

Gözlerime odaklanan gözlerinin titrediğini fark ettim ardından yüzümden süzülen bir damla yaşın dudaklarıma ulaşmasını izleyişini. ''Beni bu ikileme soktun ya Sezen, bana bu siktiğimin şeyini hissettirdin ya sana olan öfkem hiç geçmeyecek.'' Ellerimden çenesini kurtardı ve denizi izleyerek konuşmaya devam etti ''Canının yanacak olması hiç umurunda değil mi? Ben sana hiçbir zaman mutluluk vaad edemem sen beni anlamıyor musun? Birgün ölüm haberimi alabilecek olma düşüncesine nasıl katlanıyorsun da bana evet de Akgün diyorsun sen kızım? Hiç mi kendine, kalbine merhametin yok?''
      Gözlerimden akan yaşları gizlemek mümkün değildi duyduklarım karşısında. Onun birgün haberini alabilecek olmak bile bu yoldan dönmeme sebep olmakayacaktı. Çünkü biliyordum ki bu olmayacaktı, o zarar görmeyecek ve evine dönecekti.

''Biliyor musun Akgün senin için üzülüyorum.'' Ağır ağır kafasını çevirip yüzüme baktı '' Senin için üzülüyorum, çünkü sevginin ne demek olduğunu hiç öğrenememiş, korkak bir adam gibi karşımda duruyorsun. Senin için üzülüyorum çünkü korkuların cesaretinin önüne geçmiş." Nefeslenip gücümü toplamaya çalıştım. "Sen haklısın. Sen hiçbir şeyi sevemeyecek kadar korkak adamın tekisin.'' Hızla ayağa kalktım ve dimdik karşısında durdum ''ve ben daha fazla korkak bir adam için göz yaşı dökmeyeceğim.'' Bir şeyler söylemesine müsade etmeden arkamı dönüp oradan uzaklaşmak için yürümeye başladım, onun bir şeyler söylemesini elbette beklemiyordum ama beni durdurması için içimden dualar ediyordum. Ne ben arkama dönüp baktım ne de Akgün peşimden geldi.

   
     Öyle hızlı yürüyordum ki gözüm hiçbir şey görmüyordu, hangi ara eve ulaştım hatırlamıyordum bile. Hızla anahatarı kapıya geçirdim ve eve girdim. Annem elinde tencere ve kurulama bezi ile beni kapıda karşıladı ''Ne bu hal kızım ağladın mı yine sen?'' gözlerimi annemden kaçırdım ''soğuk ya anne ondan kızardı gözlerim.'' Annem bana doğru yaklaştı yüzümü kaldırıp gözlerinin içine baktım, biliyordum annem inanmamıştı bu yalana fakat gerçekleri anlatacak ne gücüm vardı ne de cesaretim. ''Ara Elif'i gelsin biraz oturun bizde. Belliki bir derdin var yine güzel kuzum. Hem akşam Aysel davet etti Akgün göreve gitmeden yemek yiyelim hep birlikte diye.''
Hızla kafamı salladım ''ararım şimdi Elif'i ama ben akşam gelmeyeceğim anne ders çalışmam lazım.'' Annem beni onaylayarak kafasını salladı ve mutfağa doğru yürümeye başladı. Adımlarımı hızlandırıp odama girdim Elif'e bize gelmesi için bir mesaj attım ve yatağıma uzandım.

HEP VAR  (Mahalle Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin