"Kararlar ve Sonuçlar"

987 50 11
                                    


Hayatının dönüm noktası neresi diye sorsalar hiç şüphesiz bu anın olduğunu söylerdim.

Kesik soluklarım, kaybetme korkum, bedenimin uyuşması ve bir çift kömür karası göz.

Kaybetme korkusu.

Sevdiğiniz birini sonsuza dek kaybetmek.

Kırılan güven, açılan yara.

Onun keskin solukları.
Beyaz teninin an be an ölü bir bedeni aratmayışı, hayat damarlarının gözler önüne serilişi, gerilen çenesi, tuttuğu nefesi.

Sessiz bir haykırış bu denli kulakları sağır edebilir miydi?

Akgün yalnızca benim gözlerimin içine bakıyordu, benden yana kalan güven kırıntılarına tutunmak adına bir cevap arıyordu gözlerimde.

Biliyordum.

İliklerime kadar hissettiğim korku usulca göz kapaklarımı indirmeme sebep olmuşken o cevabını almış gibi esip gitti. Zamanında gözlerimi yakan rüzgar ilk kez onun tarafından bana ulaşmıştı.
Ardında bıraktığı beden yüzündeki şaşkınlığını gizlemeden Elif'in yanına ilerledi. Ben olduğum yerden kıpırdayamazken duyduğum hıçkırık sesleri korkumun artmasına sebep oldu.
Emin olamadığımız gerçekte boğulmuş, belirsizliğe hapsolmuştuk.

''Murat, Murat ben bilemezdim. Ne yapmam gerektiğini bilemezdim. Hem, hem nereden bilebiliriz ki belkide yoktur. Murat belkide o yoktur.''

Tuvaletten çıkmadan önce Elif'ten duyduğum yakarışları umursamadım, onun bana ihtiyacı vardı. Peşinden gitmeli yüzündeki hayal kırıklığını yok etmek adına elimden geleni yapmalıydım.
Koridora çıktığımda köşede duvara yaslanmış duran Akgün'ün yanına yürümeye başladım, kafasını kaldırıp bana baktığında yüzünde gördüğüm saf öfke beni bu kez korkutmamıştı. Yanına ulaştığımda bir anons sesi duyuldu, adım zikredilmiş kürsüye davet ediliyordum. Kim nereden bilebilirdi ki bugünün böyle sonlanacağını?

''Akgün beni dinlemelisin.''

Yalvarır gözlerle baktığım adamın dudaklarında yalın bir tebessüm belirdi.

''İlk ve son kez dinliyorum anlat.''

İlk ve son kez...
Yutkunmaya çalışıp kendimi olacak sona, değişecek yarınlara hazırladım.
''Elif, o çok güvendiği ve inandığı gerçeğin peşinden gitti.'' Göz bebekleri büyüdü, yüzündeki alaylı tebessüm kendini gösterdi. ''Kimsenin kader yolunu değiştiremeyiz, o bunun doğru olduğuna inandı ve yaptı. Yaptığı kimine göre hata kimine göre doğru Akgün. Evet belki bunun olması için fazlasıyla erkendi ama oldu. Böyle bir durum var mı bundan emin bile değiliz, biliyorum Akgün bizim yaşam tarzımıza ters bir durum ama bu onun seçimiydi. Sonuçlarına katlanacak olanda o.''

Kuruyan dudaklarım konuşmama müsade etmezken duraksadım. Bendeki gözleri yere düştüğünde kambur bedenini dikleştirdi, gidecek korkusu bedenimi sararken yeniden konuşup onu ikna etmek için çabaladım.

''Bak yapma böyle, yapmayın. O bir hata yaptı diyip kestirip atmayın Akgün o senin kardeşin, bunca zaman hiçbir zaman yanında olmayıp hatasında öğüt vermeyip esip gürlediniz. Şimdi karşısına çıkıp ilk yakaladığınız şeyde sırtınızı dönmeyin. Ne yapacağınızı ben söyleyemem ama aileler duymadan evlenirlerse bu durum bir şekilde çözülmüş olur. Bebek var ya da yok bilmiyorum ama benim aklıma gelen yalnızca bu.''

Gözlerime derince baktı ve burnundan sert bir soluk verdi ''Peki ya sen? Sen nasıl bana ihanet edebildin Sezen, nasıl bu gerçeği benden saklayabildin? Benim aklım almıyor.''

Beklediğim soru nihayet geldiğinde gözlerimden bir kaç damla çoktan firar etmişti. ''Elif benim kardeşim, onun sırrı benim sırrımdır ona ihanet etmem. Ona ihanet etmemek için harcamayacağım kimse yok Akgün, bu sen olsan bile yok. Onun hayatına ben yön veremezdim, onun kararlarını sorgulamak değildi benim haddim, bana düşen ona destek olmak sırrını yüklenmekti. Benden değil ondan duymalıydın her şeyi. O yüzden bana soru soracak konumda ne yazık ki ne sen ne de ailen varsınız. Seni seviyor olmam sana bilidiğim, başkasının hayatına mahal olacak bir sırrı anlatacağım anlamına gelmez.''

HEP VAR  (Mahalle Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin