"Sevgi"

1.1K 55 4
                                    


     ''Sana ölüyorum Akgün ve bu senin için ilk ölüşüm değil.''

Yaşadığım his öyle derindi ki akan yaşlar onun gözlerinden gözlerimi çekmeme yetmedi. Usulca izliyor onun nefesini soluyordum. O bende bıraktığı etkinin farkında mıydı? Zorda olsa yutkunup gözlerimi ondan kaçırdığımda bu yakınlığı sonlandırıp usulca kucağından kalktım ve ona dönerek gülümsedim ''Yağmur yağacak gibi, buraları toplayıp içeri geçelim mi?''

Akgün bende sabit tuttuğu bakışlarını masaya çevirip tekrar yüzüme baktı, sessizce beni onaylayıp ayaklandı ve masayı toplamaya başladı. Hala heyecandan titreyen bedenime zihnim yeni bir telaş ekledi. Bu evde sadece bir tane yatak vardı, evet sadece bir yatak! Kesik soluklarım eşliğinde elimdeki tabakları mutfak tezgahına bıraktım, masa toplanmış Akgün bahçede mangal ateşini söndürmeye çalışıyordu.

Elif'in benim için hazırladığı çantayı elime alıp içerisinden uyumak için giyebilecek bir şeyler aradığımda gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Elif yine kendine yakışan sinsiliği yapıp benim için fazlasıyla açık olan bir pijama takımı koymuştu çantaya. Bu kız gerçekten iflah olmaz bir serseriydi. Siyah askılı saten bir üst ve oldukça kısa siyah saten bir şorttu bu, üstelik şortun iki yanında oldukça derin bir yırtmaç vardı. Bunu giyip Akgün'le uyumam imkansızdı.

Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan Akgün'ün adım sesleri oldu elimdekileri hızla çantanın içine geri atıp kafamı ona çevirdim. İki elide is olmuş bir şekilde karşımda duruyordu.

''Yavrum ben iki saniye duşa gireyim malum leş gibi oldum.'' Cümlesi kızarıklığı yeni geçen yanaklarıma tekrar kan çıkmasına sebep oldu gözlerimi ondan ayırıp utançla konuştum ''Tabi, tabi gir sen duşa.''
Akgün yanıma doğru yürüdü, saçlarımın yüzüme gelen tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı ve kendine açtığı bu alana kısa bir öpücük kondurdu '' Sende değiştir artık üstünü güzelim.''
Söylemesi kolaydı tabi, nasıl değiştirecektim ki? Hadi giydim diyelim onun yüzüne nasıl bakacaktım? Sessiz kalışımı umursamadan banyoya doğru yürüdüğünde elime telefonumu alıp Elif'i aramaya koyuldum. Ona bu kez gerçekten kızmıştım, iyi bir azarı hakediyordu.

Elif telefonu açtığında duyduğum hıçkırık sesleri beni tedirgin etmeye başlamıştı ''Elif ne oluyor ağlıyor musun sen?''
''Sezen, Sezen ben iyi değilim.''
''Elif ne oluyor neyin var? Biri bir şey mi yaptı kızım konuşsana''
Panikle voltalar atmaya başladım Elif ağlamaktan konuşamıyordu ve giderek korkmaya başlamıştım çünkü o kolay kolay hiçbir şeye üzülmez, ağlamazdı.

''Elif kuzum derin bir nefes al sakinleş ve bana ne olduğunu anlat hadi canım.''
Elif sonunda kesik bir nefes aldığında konuşmaya başladı ''Murat ve ben Sezen, Murat ve ben. Ama bunu şimdi anlatmak istemiyorum, korkulacak bir şey değil. Sadece, ben sadece duygusalım biraz. Lütfen abime bir şey çaktırma yarın geldiğinde konuşuruz olur mu?''
''Elif bu kadar ağlamana sebep olan ne, ayrıldınız mı?''
''Hayır Sezen ayrılmadık, yalnızca duygusalım. Lütfen daha fazla konuşamayacağım. Benim için endişelenme ben iyiyim kapatıyorum şimdi.''
''Elif, şimdi dönmek istersem abin şüphelenir ama aklım sende, lütfen unutma olur mu? Seni çok seviyorum yarın erkenden geleceğim tamam mı kuzum?''
''Lütfen benim yüzümden bu gece mutsuz olma Sezen. Sen bu anı çok bekledin, biliyorum. Seni çok seviyorum.''

Elif son sözlerini söyleyip telefonu kapattığında kendimi önünde durduğum koltuğa bıraktım ve neler olabileceğini düşünmeye çalıştım. Onu bu denli üzecek şey neydi ve ben nasıl bunu tahmin edemiyordum, kendime kızmaya başlamıştım. Banyo kapısının açılmasıyla içeri sızan yoğun erkeksi koku zihnimi allak bullak etmeye başlamıştı. Akgün siyah bir eşofman altı üzerinde siyah bir tişört ile çıkmış bana doğru yüyüyordu.
''Neden üstünü değiştirmedin, duş mu alacaksın sende?'' Ah tabi ya bir diğer sorunda buydu. Nasıl onları giyecektim ki? Koltuktan kalkıp elime çantayı aldım '' Yok duş almayacağım dalmışım öyle, banyoda giyinsem iyi olur'' diyerek hızla banyoya doğru yürüdüm. Bir yanım sövüp sayıyor bir yanımsa beni telkin etmek adına bunun normal bir şey olduğunu o şeylerin en azından mahrem yerlerimi örttüğünü söylüyordu.

HEP VAR  (Mahalle Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin