22: picnic pt2

324 46 14
                                    

Arabayı park etmişlerdi. Yol boyunca Beomgyu sürekli ne getirdiğini sorsa da cevap alamamıştı Yeonjun'dan. Sürpriz olacakmış.

İlk Yeonjun indi arabadan. Hızlıca bagajı açıp içinden sofra bezi tarzında bir şey çıkarıp çimlerin üstüne koymuş, ardından piknik sepetini de üzerine koymuştu uçmasın diye. Sonrasında ne olur ne olmaz diye getirdiği yorganları koydu sepetin yanına. Beomgyu o sırada gülümseyerek onu izliyordu.

Onunla bu kadar normal bir randevu yapmayı hayal bile etmemişti. Bundan memnun değil sayılmazdı. Aksine o kadar rahat hissediyordu ki kalbi çırpınıyordu.

Ona kapılmıştı.

Yeonjun gülümseyerek ona döndü. Çimlerin yani bezin üstüne oturduktan sonra yanını patpatladı. Beomgyu düşüncelerinden kurtulup onun yanına gitti ve oturdu.

Kim Beomgyu ile yaşadığı tatsız olaydan dolayı onu inceleme fırsatını çok fazla bulamamıştı fakat şimdi dikkatlice Yeonjun'u incelediğinde rahat giysileriyle bile ne kadar güzel gözüktüğünü düşünüyordu.

Mavi gömleğiyle bol pantolonu ona salaş bir görüntü verse de sanki Yeonjun bol giyinmek için yaratılmış gibiydi. Ona her şey yakışıyordu fakat bol şeyler daha çok yakışıyordu Beomgyu'ya göre.
Ayrıca ensesine düşen turuncu saçlarını da seviyordu. Onun saçlarını birlikte boyamak istemişti fakat yine de Yeonjun'un dediğini yapması hoşuna gitmişti.

"Bana bakmaktan önündeki güzel yiyecekleri kaçırıyorsun." dedi gülerek Yeonjun. Bunca zaman Beomgyu'ya bakmasa da izlendiğini hissetmişti elbette. Beomgyu utançla başını çevirdi önündeki yemeklere. Hepsi özenle hazırlanmıştı.

"Sen mi yaptın hepsini?"

Yeonjun başını salladı. "İşimi birine yaptırmaktan çok hoşlanmam. Ve bir de sana havalı gözükmek istedim." dediğine Beomgyu güldü.

"Havalısın." dedi içten gülümsemesiyle. Yeonjun'la bir an göz göze geldi. Yeonjun da gülümsedi ona. Bu sefer utanan taraf oydu fakat çok belli etmedi kendisini.

"Şundan ye. Havuçsuz olanlar." bir kabı alıp Beomgyu'nun önüne koydu. Beomgyu ise hakkında hatırlandığı detay yüzünden tekrar gülümsedi. Bugün gülümsemekten çenesi çıkabilirdi.

Yeonjun yemeye başlarken Beomgyu ona baktı. "Senden çok hoşlanıyorum, Yeonjun." dedi birden. Ani itirafıyla Yeonjun'un yemeği boğazında kalıp öksürmüştü birkaç kere. Büyüttüğü gözleriyle ve açtığı ağzıyla ona baktı. Elbette birbirlerinden hoşlanıyorlardı ve bunu biliyorlardı fakat birden söylemesi afallamasına sebep oldu.

Beomgyu bir şey olmamış gibi yemeğinden bir kaşık aldığında gözlerini büyütüp Yeonjun'a döndü tekrar. "Çok güzel!" dedi heyecanla. Yeonjun ise gülümsedi. Biraz da gururlanmıştı.

Bir süre yemeklerini yediler. Sonra Beomgyu aklına gelen şeyle birden tabağını kenara koymuş ve Yeonjun'a dönmüştü. Oturduğu yerde diz üstünden yürüyerek Yeonjun'un önüne gelip tekrar oturduğunda Yeonjun anlam veremeyerek baktı ona.

Kot pantolonunun cebinden çıkardığı kutuyu ona uzattı. "Sana hediye aldım. Daha doğrusu yaptım. Lütfen beğen yoksa ağlarım." gözlerini kapattı tepkisini görmemek için.

Yeonjun beklenmedik hediyeyle şaşırıp kalmıştı ama yine de onu bekletmeden elindeki kutuyu aldı. Merakla içini açarken karşılaştığı mavi bileklikle gülümsemeden edemedi. Büyük ve küçük boncuklardan yapılmış bir bileklikti. Beomgyu'nun bunu yapmak için uğraşması Yeonjun'u mutlu etmişti.
Biraz da duygulanmıştı fakat belli etmedi.

"Herkes hediye sever," demişti Beomgyu gözlerini açıp. Ona bilekliği takmasında yardım etmeye çalıştı. "Kız kardeşinin verdiği hediyeden bahsederken çok mutlu gözüküyordun. Ben de bir tane yapmak istedim. Pahalı bir şey değil, ama alın terı." güldü kendi kendine.

two souls | beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin