"Nasıl?" Diye atıldım, bunun imkansız olduğuna kesinlikle emindim. Odada bir sessizlik hakimdi, Notch hiç konuşmadan karşısındaki düz duvara bakıyordu. Alex bana bakıp tek kaşını kaldırdı, "Deli mi bu adam?" Der gibi bir hâli vardı. "Neye benziyordu? Nerede gördünüz? Size zarar verdi mi?" Diye sormaya başladı Alex, her sorusundan sonra birkaç dakika bekliyor, kraldan cevap alamıyordu. Notch birkaç dakika sonra derin bir nefes alıp anlatmaya başladı, "Her zaman yaptığım köy ziyaretlerinin birindeydim, kalabalıktan uzakta onu gördüm. Beyaz, korkunç, berbat gözleri vardı. Bana baktı ve arka taraftaki ahıra doğru koşmaya başladı. Ziyaretim bitip oradan ayrılınca ahırı yaktığını öğrendim. Pis iblis... Aptal şeytan..." dedi Notch, inanamıyordum. Çünkü ben Herobrine ile bizzat kalede görüşmüştüm. Kafam çok karışıktı.
Etrafa bakınmaya başladım, duvarda rengi mora çalan bir cüppe asılıydı. "Bekle, bu çok tanıdık geliyor..." diye düşündüm, yoksa... Yoksa bu...
Birden fena bir fırtına başladı. Yıldırımlar kalenin yanındaki ağaçları yakıyor, yağmur ise yangını söndürüyordu. Notch korkmuş ve telaşa kapılmış gözüküyordu. "Alex, git kalenin giriş kapısını koru. Steve, sen de beni koruyacaksın." Dedi Notch. "Neler oluyor?" Diye bağırdı Alex, sonunda kendini tutamamıştı. "O geliyor. İblis..." dedi Notch, gözleri kocaman açılmıştı. "Yardım et... Yardım et tanrım, bir kez daha yardım et..." diye fısıldadı Notch. Elimi kılıcıma götürdüm, tedirgin olmuştum.
Birdenbire camlar kuvvetli rüzgar yüzünden patladı, rüzgar içeri dolmuştu. Aşağıdan birkaç çığlık sesi geldi, Alex'in sesini çok net duymuştum. "İblis!" Diye bağırmıştı, sesindeki korkuyu tarif etmem imkansızdı. Notch dizlerinin üzerine düşmüş, dua etmeye devam ediyordu. Toplantı odasının kapısı yavaşça tıklatıldı, bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha... Sonra birden kapı parçalandı ve içeriye simsiyah pelerini ve siyah kıyafetiyle Herobrine girdi.
"Merhabalar; takdim edeyim, bendeniz..." diye söze başladı Herobrine, ikimize birden bakıyordu ki gözlerini Notch'a kilitledi. "Bendeniz, en korkunç kâbusunuz." Birden elini uzatıp Notch'un boynuna yapıştı, Notch bana bakmaya çalışırken kendimi hareket edemez bir halde buldum. Herobrine çıldırmış gibi gözlerini kocaman açmış, yüzüne korkunç bir gülümseme yerleştirmişti. Notch korkudan deliye dönmüş gibiydi, titriyordu. Alnında biriken boncuk boncuk terleri görebiliyordum. Herobrine bana dönüp "Bakın burada kimler varmış... Sevgili Steven." Diye mırıldandı, kalbim sıkışmıştı. "Nasılsın Stefan? Üzgünüm, seni dondurdum. Ama yorgun olduğunu biliyorum, bu yüzden yaptım bunu." Dedi Herobrine, bir yandan da Notch'un boynunu tutmaya devam ediyordu. Sonra hınzırca gülümseyip dudaklarını yaladı, "Malum, bugün seni biraz yordum. Ama bence eğlenceliydi..." diye ekledi. Kıpkırmızı kesildim, ne diyordu bu manyak? Herobrine kafasını yavaşça Notch'a çevirdi, Notch korkudan kasılmış yüzü morarmaya başlamıştı. Herobrine elini çekti ve Notch yere düştü, zar zor nefes alıyordu. Herobrine eğilip Notch'un yakasından tuttu, bana dönüp heyecanla anlatmaya başladı: "Büyük oyunu çözdün mü Steve? Bu kadar kısa sürede hayatını alt üst edecek bu plot-twist'e hazır mıydın?" Neyin ne olduğunu çözememiştim, sadece uyumak istiyordum. Başım dönüyordu. "Ah Stevecik, hata bende zaten. Senin bütün bunları anlayamayacak kadar mal olduğunu unutmuşum." Dedi Herobrine, sesindeki heyecan sönmüş gibiydi. "Sana tehlikedesin dediğimde ne kastettim, biliyor musun?" Diye sordu. "B-bilmiyorum." Dedim, Herobrine ufak bir kahkaha attı. "Öğreneceksin, izle." Dedi Herobrine. Notch'u yakasından tuttuğu gibi kaldırdı, "Bak, bu kim?" Dedi Notch'u göstererek. "Kral Notch." Dedim. Herobrine kafasını geriye atıp kahkahalarla gülmeye başladı. Sonra başını bana çevirip başını hayır anlamında iki yana salladı. "Kral bu değil. Bu kim biliyor musun?" Dedi Herobrine. "O kadar da aptal değilsin Steven, hadi ama!" Diye yalandan çıkıştı Herobrine, alay etmekten eğleniyordu. "Tahmin edebilirsin, şüphelendiğini biliyorum." Diye devam etti konuşmaya siyahlar içindeki iblisimiz. Notch'a baktım, hayır bunu o yapmış olamazdı. Peki ya cüppe... Herobrine gözlerime birkaç dakika daha baktıktan sonra ekledi, "Varis...".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Sen bana aitsin..." (Herobrine X Steve)
Fantasiaİnsanın en büyük düşmanı, en büyük aşkına dönüşebilir miydi? Öldürmeye yemin ettiği karanlık bir şeytana aşık olabilir miydi insan? Ve parmağında kukla gibi oynattığı zavallı savaşçıya acıyabilir miydi şeytan?..