Özür Dürtüsü

110 11 6
                                    


"Herobrine!" diye seslendim, beni öylece bırakıp nereye gitmişti? Ona sormam gereken onlarca soru vardı, ama o iki saniye görünüp sonrasında kaybolmayı tercih etmişti.

İç çekip tekrardan uyumayı denedim ama olmadı, berbat hissediyordum. Camdan dışarı baktım, şafak yeni sökmeye başlıyordu. "Ne halt yiyeceğim ben sabaha kadar?" Diye düşündüm, sabırsızlıktan yerimde duramıyordum. "Alex'ten özür dilemem lazım." Dedim kendi kendime, ama bunu yapıp yapmama konusunda kararsızdım çünkü büyük ihtimalle hâlâ bana kızgındı. Haklıydı da... Bir an kendimi kaybetmiş, egoyla dolup taşmıştım. Kral olma vazifesini üstlenmiş, Herobrine'ı öldürmeye ise yemin etmiştim... Sanki eski kukla hâlime geri dönmüş gibiydim...

"Her neyse... Gitmem gerek." Diye düşünüp Alex'in evine doğru yola koyuldum. Her ne kadar sabahın köründe bile olsak, onunla hemen konuşmam gerekiyordu... Notch'un bana dediği her şeyi anlatmalı ve manipülasyona uğradığımı ona söylemeliydim.

Hazırlanıp yola koyulduğumda içimde garip bir his vardı... İhanet etmenin verdiği acı bir his... İşin kötü kısmı, kime ihanet ettiğimi bilmememdi; Herobrine'a mı ihanet ediyordum, Notch'a mı? "Hayır, kararını verdin Steve... Herobrine'ı seçiyorsun..." diye fısıldadım kendi kendime, ama bir türlü ikna olamıyordum... Notch gözlerime bakıp bana oğlum demişti, tüm umutları bana bağlıydı. Peki Herobrine? Bana karşı merhametli gözüküyordu, ondan nefret edemiyordum... Farklı bir şeyler vardı Herobrine'da, kimsede olmayan şeyler... Beni kendisine çeken bir şeyler...

Alex'in evine yaklaştığımda camdan konuşan iki kişinin siluetini gördüm, ağaçların arkasına geçip camdan konuşanların yüzünü seçmeye çalıştım, onları duyabilecek kadar yakınlarında olduğum için zor olmadı... Bunlar Alex ve Herobrine'dı...

Alex:

-...evet, yanınızda olmaya karar verdim... Yakında etrafıma bir birlik toplayıp sizin Kral olmanız için elimden geleni ardıma koymayacağım...

Herobrine:

-Çabanı ve azmini takdir etmemek imkansız, Alex. Ama tekrar soruyorum, hâlâ bir savaşçı olmak istediğine emin misin? Yani, savaşmak zorunda olma fikri seni yormuyor mu? At çiftliği hayalini gerçekleştirmek istiyorsan, anlarım. Her şey ciddileşmeden vazgeçmek senin elinde, sana sonsuz özgürlük sunuyorum...

Alex:

-Ben eminim, verdiğim sözden ölene kadar dönmeyeceğim... Hatta ben öldükten sonra bile askerlerimin bu uğurda savaşacağına emin olacağım.

Herobrine iç çekti, Alex'in omzundan tuttu:

-Sadakatin beni umutlandırıyor....

Alex:

-Umudu asla kaybetmemeliyiz, bakın ve görün. Yakında onlarca, yüzlerce, binlerce yoldaşımız olacak. Hepsini kendim ikna edeceğim, zaten istifamı verdim... Sadece biraz malzeme toplamam lazım, silahlarım ve zırhım benden alındı...

Herobrine kıkırdadı:

-Sıfırdan başlayıp malzeme mi toplayacaksın? Liderinin bu kadar acımasız olduğunu sanma sakın...

Sonra Herobrine, avucunu yere doğrulttu; yerde bir şeyler ışık saçıyordu. Birkaç saniye sonra yerde; parlayan siyah bir zırh seti, elmas bir kılıç ve kazma, bir de elmastan bir kalkan belirdi. Herobrine, gülümseyip eliyle eşyaları gösterdi;

-Hepsi senindir... Tüm teçhizat özel güçlerle kuşatılmış, oldukça sağlam itemlerden oluşuyor... Sana yardımcı olacaklarını umuyorum.

Alex'in gözleri şaşkınlıkla açıldı, heyecanı yüzünden okunuyordu:

"Sen bana aitsin..." (Herobrine X Steve)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin