Selim
Bugün, diğer günlere nazaran daha geç uyandım. Akşam babamla konuşmuştuk ve bugün babam açacaktı dükkanı. Ben de evde dinlenecektim. Hem de Muzo'yu çağırıp, konuşmak istediğim meseleyi de konuşurdum.Kahvaltı ettikten sonra, ev işlerini de hallettim ve koltuğa uzandım. Muzo'yu aramak için telefonu elime aldığımda, mesaj geldiğini gördüm. Afşa mesaj atmıştı. Mesajını görünce gülümsedim. Mesajı bile yetiyordu mutlu olmama. Cevap yazdıktan sonra Muzo'yu aradım ve eve çağırdım.
Mutfağa geçip ocağa su koydum. Gergin hissediyordum. Muzo ne tepki verecekti? Ne diyecekti bilmiyordum? Bu konuyla ilgili hiç konuşmamıştık. Eğer ters tepki verirse ve tek yakın arkadaşımı kaybedersem bu beni epey üzerdi. Ben bunları düşünürken kapı zilinin sesiyle kendime geldim. Muzo gelmiş olmalıydı. Evimiz fazla uzak sayılmazdı.
Kapıyı açtım ve Muzo'nun geldiğini gördüm. Gülümseyerek içeri davet ettim. Zoraki gülümsedi o da. Çok belliydi. Sanırım morali bozuktu.
Elindeki poşetle mutfağa geçti. Çocukluktan beri birlikte takıldığımız için, birbirimizin evinde kendi evimiz gibi rahattık.
"Moralin mi bozuk?" diye sordum poşetten cips ve çerezleri çıkaran Muzo'ya. Dolabın kapağını açıp raftan derin bir kap alırken cevap verdi.
"Yoo. Gece uykumu alamadım sadece." dedi. Başımla onayladım ama inanmadım tabii ki. Zaten oldum olası yalan söyleyemezdi.
Daha fazla bir şey demedim ve çayı demledim. Cipsleri ve çerezleri Muzo ayarladı. Ben de büyük kupalara doldurdum çayları tepsiye koydum ve salona geçtim. Orta sehpayı ayarlamıştı Muzo. Tepsiyi sehpaya bırakıp, yere oturdum ben de.
Bir süre havadan sudan konuştuk. Akşam dükkana neden gelmediğini sorunca, yüzündeki ifadenin değiştiğini farkettim ama üstüne gitmedim. Öğrenirdim nasılsa. Soğumaya başlayan çayımdan bir yudum aldım ve Muzo'ya baktım. Televizyona bakıyordu boş boş.
Artık konuşmanın vaktiydi. Daha fazla ertelemek istemiyordum. Zaten gerek de yoktu. Yutkundum ve dudaklarımı araladım.
"Muzo?" dedim. Sesim içime kaçmış gibi çıkıyordu. Kaçamak bir bakışla Muzo'ya baktım. Bana bakıyordu.
"Söyle bakalım." dediğinde, sıkıntılı halimi farkettiği belliydi. Böyle bir şey nasıl söylenirdi ki?
"Muzo ben sana bir şey söyleyeceğim." dediğimde, Muzo'nun güldüğünü duydum ve yüzüne baktım.
"Valla hiç belli olmuyordu kardeşim." dedi ve çayından içti. Ben de istemsizce gülümsedim. "Hadi söyle artık." dedi. Tekrar yutkundum. Sanki boğazımda bir yumru vardı. Yutkunuyordum ama gitmiyordu bir türlü.
"Bak Muzo. Bugüne kadar hiç sevgilim olmadığını biliyorsun." dediğimde, başıyla onayladı. İç çektim ve birden pat diye söylemeye karar verdim. En iyisi böyle olacaktı. "Ben eşcinselim Muzo. Erkeklerden hoşlanıyorum." dedim. Birden söyleyince bir rahatlık hissi geldi bedenime. Soğumuş çayımdan bir yudum içtim. Boğazımdaki yumru hâlâ oradaydı.
Muzo'ya baktığımda, yüzündeki donuk ifade beni korkuttu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.
"Neden bana söylemedin?" dedi, yüz ifadesine tezat titrek bir sesle. "Bugüne kadar niye bana söylemedin Selim?" dediğinde, gözlerimin dolduğunu hissettim.
"Muzo ben-" dediğimde ayağa kalktı. Onunla birlikte ben de ayaklandım. Yüzündeki donuk ifade gitmiş, hayal kırıklığı hakimdi bakışlarında.
"Ben bunu zaten biliyordum. Bana söylemeni bekledim. Neden bugüne kadar sakladın benden?" dediğinde, şok içinde yüzüne baktım. Biliyor muydu?
"Muzo sen..." diye konuşmaya çalıştım zorla ama göz yaşlarım akmaya başlamıştı bile.
"Afşa abiye nasıl baktığını görmeyecek ya da anlamayacak kadar aptal değilim." dedi ve yüzünü sıvazladı. Onun da gözleri yaşlıydı. Bunca yıl ondan saklamam onu kırmıştı.
"Dostuz sanıyordum." dedi kırık çıkan sesiyle. "Beni gerçekten dost olarak gördüğünü sanıyordum. Eşcinsel olman umurumda bile değil. Ama bunca yıl benden saklaman... Bu umurumda Selim." dediğinde, gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Dostuz zaten." dedim ve yanına gidip elini tuttum. "Ama beni de anla. Bunu söylemek benim için ne kadar zor biliyor musun? Korktum ulan! Beni bırakacaksın, görmek istemeyeceksin diye korktum!" dedim. Sol elimle yanaklarıma süzülen yaşları sildim. "En yakın arkadaşımı, dostumu kaybetmekten korktum." dedim. Sesim bu kez fısıldar gibi çıkmıştı. Elini tuttuğum elimi sıktı hafifçe. Bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Kendini benim yerime koy Selim. Ben senden saklasam böyle bir şeyi? Nasıl hissederdin?" dediğinde anlamıştım demek istediğini.
"Anlıyorum zaten. Ama sen de benim yerime koysana kendini. Bu benim için ne kadar zor bir düşün." dedim. Elini elimden çekti ve yüzünü sıvazladı. Her şey bitmişti. En yakın arkadaşımı, dostumu, sırdaşımı kaybediyordum.
Evden gideceğini beklerken, beni kendine çekip sarıldı. Şokla bedenim kasılırken, kulağıma doğru fısıldadı.
"Bir daha benden bir şey saklarsan senin belanı sikerim." dedi ve başımdan tutup yüzüme baktı. "Duydun mu?" dediğinde gülümsedim ve başımla onayladım. Bu kez ben sarıldım. O da bana sarıldı. Tekrar yutkunduğumda, boğazımdaki yumru gitmişti. Rahat bir nefes aldım.
"İyi ki varsın Muzo." diye mırıldandım. Sırtımı okşarken, cevap verdi.
"Sen de kardeşim. Sen de iyi ki varsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSIZ (BxB)
RomanceSelim çok arsızdı ve mahallenin ağır abisi Afşa'ya yanıktı. Afşa'da bunu çok iyi biliyordu.