"Ne oldu da fikrin değişti?" diye sordu Muzo. Selim, omuzlarını silkti sadece. Muzo, Afşa olayını bilmiyordu. Selim'in eşcinsel olduğundan bile haberi yoktu.
İki arkadaş, aşağı mahalleye doğru yürüyordu. Eğlenti başlamış olmalıydı. Sesler geliyordu.
Aslında, Selim gitmek istemiyordu içten içe. Çünkü Berrin vardı. Açık açık hoşlandığını söylemese de, Selim anlamıştı çünkü Selim'i ne zaman görse, bakışlarını çekmiyordu üstünden. Muzo bile farketmişti, kızın Selim'e olan ilgisini.
İki genç, eğlenti yerine geldiklerinde, Selim etrafa bakındı. Afşa onu çağırmıştı ama yoktu ortalıkta. Eğer Afşa çağırmış olmasaydı, şu an evde yatıyor olacaktı.
Yaklaşık bir on dakika kadar bekledi Selim. Ama Afşa yoktu. Telefonundan mesaj atmak için telefonunu çıkarmıştı ki, burnuna gelen güzel parfüm kokusuyla içi bir hoş oldu. Afşa'nın kokusuydu bu. Kafasını sağa doğru çevirince, yanındakinin Afşa olmadığını gördü. Kaşları çatıldı. Afşa gibi kokuyordu. Bu ne cüretti!
Morali bozuk bir şekilde önüne döndü. Afşa neredeydi peki? Onu çağırmıştı ama kendisi yoktu ortada.
"Selam." diyen sesi duyunca sağına doğru baktı Selim. Yanındaki çocuk kulağına doğru eğilmişti, sesini duyurabilmek için. Selim, yanındaki çocuğu tanımasa da, başıyla onaylayıp cevap verdi.
"Selam." dedi, başını öne çevirirken. Çocuktan gelen koku aklını karıştırıyordu. Kokunun kaynağı, Afşa olmadığı için, nefes almamayı düşündü ama sonra bunun mantıksız olduğunu düşünerek, derin bir nefes aldı.
"Ben Emre." diyen, kulağının dibindeki sesle, irkilerek kendine geldi Selim. Hafiften sağa doğru baktı ve başını çocuğa çevirdi. Derdi neydi bu çocuğun? Kimdi ki bu çocuk?
"Selim bende." dedi. Emre, gülümseyerek karşılık verdi.
"Ben buraya misafirliğe geldim. Normalde burada oturmuyoruz. Akrabamıza geldik. Ama sıkılmamak için buraya getirdi akrabam beni." dedi. Selim, başıyla onayladı sadece. Çocuk, sanki aklını okuyor gibi, aklındaki cevapsız soruları cevaplamıştı.
"Anladım." dedi sadece ve önüne döner dönmez, Afşa'nın sert bakışlarıyla karşılaştı. Yutkunarak baktı karşısındaki yüze.
Afşa, hafif bir baş hareketiyle, Selim'e işaret verdi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Bu, 'Peşimden gel.' demekti. Selim, yanındaki çocuğa bir şey demeden ayrıldı oradan. Elindeki telefonu cebine koydu ve kendinden birkaç adım önde giden sevdiceğini takip etmeye başladı.
Afşa, dar bir sokağa girdi ve hemen sokağın girişinde Selim'i beklemeye başladı. Selim, sokağa adımını atar atmaz, kolundan çekildi ve duvara dayandı zayıf bedeni.
Selim, neye uğradığını şaşırmıştı adeta. Aynı rüyasında gördüğü gibiydi. Yutkunarak Afşa'ya baktı. Dudaklarına yapışmamak için büyük bir çaba harcıyordu.
"Ne oluyor?" diye sordu Afşa. Aslında soruyu sorması gereken kişi Selim'di. Anlamamış bir şekilde baktı karşısındaki adama.
"Asıl sana ne oluyor?" diye sordu. Afşa, gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldıktan sonra tekrar açtı gözlerini.
"O çocukla ne konuşuyordun?" diye sordu. Selim, Afşa'nın kimi kast ettiğini anlamadı başta ama sonra aklına, az önce tanıştığı Emre geldi.
"Ha o mu? Emre'yi mi diyorsun?" diye sordu ve Afşa'nın sert bakışlarını görünce devam etti. "Tanımıyorum. Ne konuşabilirim ki?" dedi. Afşa, inanmamış gibiydi. Adını biliyordu! Nasıl tanımıyorum diyebiliyordu?
"Tanımıyor musun? Adının Emre olduğunu nereden biliyorsun? Malum mu oldu?" dedi. Selim, Afşa'nın gözündeki deli pırıltıyı görünce, gülümsedi. Kıskanıyordu onu Afşa.
"Evet. Malum oldu. Ne o? Kıskanıyor musun beni Afşa? Abi..." dedi son kelimede fısıldayarak. Afşa, karşısındaki arsız çocuğun bakışlarını görünce sessizce yutkundu ve omuzlarını duvara bastırdı Selim'in. Yüzüne doğru eğildi ve fısıldar gibi konuştu.
"Beni. Sınama küçük." dedi ve nefesini Selim'in dudaklarına saldı. Selim, ayakta zor duruyordu. Dizlerinin bağı, zor ayakta tutuyordu Selim'i. İlk kez bu kadar yakın duruyordu sevdiği adamla. Afşa'nın nefesini dudaklarında hissetmek, bedenini kavuruyordu sanki.
"Abim sayıldığını söylemiştin?" dedi Selim gözlerindeki arsız bakışı saklamadan. Afşa, küçüğün gözlerine bakarak cevapladı.
"Abinin arkadaşı olmam, abin olduğum anlamına gelmiyor. Bunu da sen söylemiştin." dedi. Selim, sırıtmamak için zor duruyordu. Aklından geçen tek şey, dudaklarının üstüne sıcak nefes salan dudakları öpmekti.
"Bundan sonra, dikkat ederim söylediklerime." dedi. Aslında bu, Afşa'ya da bir mesajdı. Afşa mesajı aldı ve başıyla onayladı. Kendini Selim'in bedeninden geri çekti ve üstüne başına çeki düzen verdi. Sokağın çıkışına doğru yöneldi ve arkasına bakmadan konuştu tekrar.
"O çocuktan uzak dur küçük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARSIZ (BxB)
RomantizmSelim çok arsızdı ve mahallenin ağır abisi Afşa'ya yanıktı. Afşa'da bunu çok iyi biliyordu.