Seyran sabahın ilk ışıklarında gözlerini açtı. Bütün gece içi kıpır kıpır olmuştu heyecandan. Aslında yaşadığı tek duygu heyecan da değildi aynı zamanda korkuyordu. Babası gibi bir zalimin elinden kaçma vakti gelmişti artık. Hayattaki tek hayali okumaktı ve bunu gerçekleştirmesi için yapması gereken tek şey kaçmaktı. Biliyordu kolay olmayacaktı ama elinden fazlası gelmiyordu. Ablasına bu düşüncesini açtığında Suna gözlerini korkuyla açarak haykırmıştı "Seyran delirdin mi sen? Olmaz, kaçamazsın. Babam duyarsa öldürür seni." "Öldürsün abla, böyle yaşamak daha mı iyi. Her gün bir görücü lafı dolaşıyor bu evde. Önce seni sonra da beni evlendirerek atacak başından kafaya koymuş." dedi kararlılıkla. Gözlerinde hüzün vardı. Ablasından ayrılmak istemiyordu ama başka çaresi yoktu. "Abla ben evlenmek istemiyorum, okumak istiyorum. Hem Yusuf da gelecek benimle. Beraber sırt sırta vererek okuyacağız." Yusuf Seyran'ın sevgilisiydi. Sevgili dediğime bakmayın aslında birbirlerine arkadaş olmuş iki masum çocuktu onlar. Yusuf gizli gizli çalışması için kitaplar getiriyordu mesela Seyran'a. Birbirlerini destekliyor, gelecek için hayaller kuruyorlardı. Yusuf'un biraz birikmiş parası vardı. İstanbul'a kaçtıklarında işlerine yarayacaktı bir süre. "Hemen iş bulacağız abla. Hem çalışıp hem okuyacağız." dedi Seyran. Suna hepten şaşırdı duyduklarına. "Saçmalama ablacım. Kolay mı İstanbul gibi yerde iş bulmak öyle. Nasıl geçineceksiniz? Ne yapacaksınız?" dedi kendini tutamayarak.
"Yapacağız abla. Herkes nasıl yapıyorsa öyle yapacağız biz de." Suna yerinden kalkarak şifonyerin üzerindeki sandığa gitti. Arada bir bayramlarda falan babasından, halasından aldığı harçlıklardan biriktirdiği parası vardı. Seyran'a uzattı. "Al bunları. Çok değil ama işini görür bir süre." Seyran gözleri dolu dolu baktı ablasına. "Saçmalama abla. Üç kuruş paran var zaten onu da bana veremezsin. Hem ben de biriktirmiştim biraz. Alamam." dedi hüzünle. "Seyran, al diyorum. Biraz bile faydası olsa kardır. Ben senin ablanım." Seyran gözlerindeki yaşları tutamayarak sıkı sıkı sarıldı ablasına. "İyi ki varsın. İyi ki ablamsın." dedi. Kızlar birbirlerine sarılırken Esme odaya girdi. Seyran ona söylemişti düşüncesini. Başta itiraz edip telaşlansa da kızının üzülmesine dayanamadı daha fazla. O da kıyıda köşede biriktirdiği paralarını ve annesinden kalan birkaç bileziği getirdi Seyran'a. "Kızım al bunları da. Bir süre işini görür belki he." dedi gözünde yaşlarla. Anne ve iki kızı birbirlerine kenetlendiler. Kazım ve Hattuç'un zalimliğinden en azından biri kurtuluyordu şimdilik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Ya Seyran Kaçsaydı?)
ContoSelam, yepyeni bir kurguyla karşınızdayım. Bu evrende Pelin Ferit'in yatağına kimseyi sokmuyor, Ferit ve Seyran zorla evlendirilmiyor, Korhanlar Antep'e hiç gitmiyor. Bu hikayede Seyran tek hayalini gerçekleştirmek, okumak için İstanbul'a kaçıyor. T...