Seyran yetenek sınavına gireceği günün sabahı ablasını aradı ve hem annesinden hem de ablasından destek aldı. İki gündür İstanbul'daydı ve düşündüğü tek şey gireceği sınavdı. Bu yüzden Nehir'in dışarı çıkıp biraz gezip kafa boşaltma teklifini reddetmişti. Babası ve halasının Urfa'da olması onun için büyük şanstı. Yokluğunu fark edip ortalığı yıkıp yıkmadan önce Seyran sınava girmiş olacaktı. Okula heyecanla gitti ve beklemeye başladı. Kocaman bir binaydı ve etrafında bir sürü insan vardı. Seyran için büyük kalabalıklardı bunlar. Nihayet sınava girmişti. Nasıl geçtiğinden emin olamamakla birlikte iyi geçtiğini düşünüyor ve buna göre davranmak istiyordu. Öğretmenevine döndüğünde telefonu çaldı. Arayan Nehir'di.
"Alo Seyran, nasıl geçti sınavın?"
"İyi geçti sanırım. Yani ben öyle inanmak istiyorum."
"Öyledir, öyledir. Bak sana ne diyeceğim. Arkadaşım Yiğit bir kafede çalışıyor. Garson ihtiyaçları varmış. Okulun açılmasına bir aydan fazla var. İstersen önce full time başla okul başlayınca da part time'a geçersin."
"Bilmem. Aslında çok güzel olur."
"Tabii ki güzel olacak. Hadi adresi atıyorum sana. Nasıl gideceğini de yazarım. Git bir an önce görüşmeye başkasını almadan."
"Tamam. Hemen hazırlanıyorum."
Seyran olanlara inanamıyordu. İstanbul'daydı. Sınava girmişti ve büyük ihtimalle kazanmıştı. İş bulacak, ayakları üstünde durup kazanacaktı hayatını. Yenilmeyeceki. Fakat aklından ablası ve annesini, babasının onlara yapacaklarını çıkaramıyordu. Babası korkunç bir adamdı. Her zalimliği yapacaktı yerini bulmak için. O zaman polisi ararım diye düşündü Seyran. Artık susmam babamın yaptıklarına. Annemle ablamı da ikna ederim şikâyetçi olsunlar diye.
Normal bir genç kız üniversiteye başlarken yaşayacağı heyecanları, edineceği arkadaşları ve tecrübeleri düşünürdü. Seyran ise annesi ve ablasının başına gelecekler için endişeleniyordu. Hayat böyle bir şeydi işte. Adil olmuyordu her zaman.
Seyran kafeye gittiğinde kapıda hala ilanın asılı olduğunu gördü. Demek ki kimseyi almamışlardı henüz. İçeri girip kasadaki görevliye görüşme için geldiğini Nehir'in arkadaşı olduğunu söyledi. Yiğit'in kim olduğunu sordu. Adam Yiğit'i çağırdı Seyran'ın yanına.
"Aa merhaba hoş geldin. Nehir geleceğini söylemişti. Ben Yiğit." diyerek elini uzattı.
"Ben de Seyran. Memnun oldum."
"Ben de memnun oldum. Kiminle görüşmem gerekiyor?"
"Kafenin sahibi Canan Hanım var. Onunla görüşeceksin. Biraz bekle haber vereceğim sana." diyerek gitti genç adam.
Seyran çok heyecanlıydı. Hayatında ilk defa böyle bir tecrübesi olacaktı. Akıllıydı, çabuk öğrenir ve çabuk hareket ederdi. Fakat yine de öğrenmesi gereken çok şey vardı.
Canan Hanım Seyran'ı gayet iyi karşıladı. Ona ne yapması gerektiğini tek tek anlattı. Okul başlayana kadar full time başladıktan sonra part time çalışma fikrini de beğenmişti. Ücret konusunda da anlaştılar. Tabii ki çok iyi bir ücret almayacakı ama bahşişlerle birlikte işimi görür diye düşündü. Canan Hanım o gün kafede oturup garsonları izlemesini, işin işleyişini öğrenmesini istedi. Ertesi gün işe başlayacaktı.
Seyran bütün gün kafede servis yapan garsonları izledi. Kafenin her yerini dolaştı. Garsonların insanlarla iletişimine, nasıl davrandıklarına baktı. Mutfağı inceledi. Servis yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiğini sordu. Tam bir öğrenciydi. Hayata öğrenmek için gelmişti. Aslında iyi derecede İngilizce ve Fransızca biliyordu fakat şu an bu becerileriyle ne yapacağını bilmiyordu. Belki ileride özel ders bile verebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Ya Seyran Kaçsaydı?)
Historia CortaSelam, yepyeni bir kurguyla karşınızdayım. Bu evrende Pelin Ferit'in yatağına kimseyi sokmuyor, Ferit ve Seyran zorla evlendirilmiyor, Korhanlar Antep'e hiç gitmiyor. Bu hikayede Seyran tek hayalini gerçekleştirmek, okumak için İstanbul'a kaçıyor. T...