Hyunjin
"Beni sadece bir haftadır tanıyorsun Hyunjin."
Dedi bana. Bu asla beklemediğim bir cevaptı. Şoktaydım. Böyle düşünmesi garip geldi."Bir hafta mı? Jeongin seni tüm hayatım boyunca tanıdım." Dedim.
Cevap vermedi. Sustu.
"Jeongin ben seni 15 yaşımdan beri tanıyorum, bunu biliyorsun. Sana olan hislerimle donattığım koca bir sekiz yılım var. Seni sadece bir haftadır tanıdığımı iddia edemezsin."
"Hyunjin. Hakkımda hiçbirsey bilmiyorsun. Bir haftadır karşılıklı konuşmaya başladık biz. Daha konuşalı çok az bir süre olmuşken bana güvenip, benimle buradan birlikte kurtulma teklifi sunman değişik. Bana bu kadar az zamanda guvenmiş olamazsın."
Dediği şeyle gülümsedim.
"Jeongin'im. Ben seni uzaktan olsa da tanıdım, her hareketini, durumunu ayrıntısına kadar inceledim. Nelere kırıldığını, nelere üzüldüğünü, nelere heyecanlandığını, mutlu olduğunu biliyorum.Senin kendinde bilemediğin özelliklerini dâhi bildiğime eminim. Sen inanmıyor olsanda ben seni senden daha iyi tanıyorum... Sorun eğer bana güvenmemense güvenmen için herşeyi yaparım. Ama sadece bir gecemiz var. Bir gece sonra ya ben tek gidicem bu ülkeden ya da birlikte."Derin bir nefes verdi. Aklındaki uzun sözcükleri tamamlayıp konuşmaya başladı.
"Hyun... Sana güveniyorum. kimseye güvenmediğim şekilde en çok sana güveniyorum. Senin yanında huzurlu mutlu ve güvende hissediyorum. Seni aradım o evden kurtulmak için çünkü beni iyilestirip koruyacağından adım kadar eminim...
Asıl sorun senin bana güveniyor olup olmaman. Sana belki bir zaman sonra yük gelirim, belki sevmeyi bırakıp benden soğursun. Sana zarar veririm veya tehlikeye atarım. Benden gelecek her zarara, kötülüğe, yüke göz yumamazsın." Dedi.Yerden kalkıp koltuğa hemen yanına oturdum. Hâlâ elleri ellerimdeydi.
"Jeongin'im. Sen bana asla yük olamazsın. Sekiz yıl boyunca kalbime dahi yük olmadın şimdi mi olacaksın? Seni bu kadar seviyorken, senden başkasını gözüm görmüyorken benim başka birinde hoşlanma ihtimalim veya senden soğuma ihtimalim dahi imkansız. Sen benim yanımda ol zaten dünyalar benim olur. Senden gelecek en büyük zarar bile benim mutluluğuma olur. Sana bu sabah sahilde dediklerimi hatırlıyorsun değil mi? Benim kurtarıcımın sen olduğunu söylemiştim. Benim herşeyim olduğunu. Seninle oldukça bu işin sonunda ölüm de olsa ben ona da varım güzelim. Seninle senin için ölüme dâhi varım ben. Seninle yaşamayı öğrenmişken sensizlik zaten ölüm olur bana."Gözleri doldu ellerimdeki ellerini çekti. Yaklaşıp kollarını boynuma sardı ve sıkıca sarıldı.
"Teşekkür ederim." Diye fısıldadı. Minnettar hissediyordu.Onun kendimden uzaklaştırıp yüzünü ellerim arasına aldım.
"Kendini hiçbir zaman bana karşı mahçup hissetme." Dediğimde cevap vermek yerine kafasını aşağı yukarı salladı.Aramızdaki mesafeyi en aza indirdik. Alnımı alnına yasladım. Yüzlerimiz arasındaki mesafe çok kısıtlı olduğundan ikimizin de nefesi yüzümüze çarpıyordu. Sessizliği bozup son iki kelimeyi söyledim.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum." İkimizin ağzından da aynı sözcüklerin çıkmasıyla şoka uğradım.
Uzaklaşıp şokla yüzünü inceledim.
"Ne dedin sen!" Dediğimde dolu gözleriyle gülümsedi."Sanırım seni seviyorum Hyun... Bu duygunun ne olduğunu tam olarak bilmiyorum bu yüzden sanırım." Diye açıklama yaptı.
Gülümsemem büyümeye başladı.
"Kafayı yicem! Şuan dünyanın en mutlu insanı olabilirim." Diyerek sıkıca sarıldım.Yaraları sonradan aklıma gelmişti, geri çekilmek için hareket edeceğim sırada o da bana sıkıca sarılarak karşılık verdi. Elimi saçına atıp okşamaya başladığım sırada birden bir hıçkırık yankılandı. Okşadığım saçlarına yaklaşarak öpücüklerimi de bırakmaya başladım. Ağlaması daha da şiddetlendi.
Dediğim gibi saçları kötü anıları biriktiriyordu. Bu yüzden saçlarını her okşayıp öptüğümde bundan aşırı etkileniyordu.
Bedeni de öyleydi kalbi de ve ruhu da. Hassastı Jeongin. Defalarca parçalanmıştı. Şimdi ben onu iyileştirmeye çabaladıkça sevildiğini tamamen hissediyor ve bu duruma alışıyordu.O şuan paramparçaydı. Yere düşüp paramparça olan bir bardaktan farksızdı. Ama ben onu tamamen iyileştirecektim, kendime onun için bu sözü vermiştim.
Onunla sarılmaya devam ederken gözüme duvar saati çarptı. 00.18
Evden çıkmam gerekiyordu aksi takdirde geç kalacaktım. şuan tek sorunum Jeongin'e ne söyleyeceğimdi. Beni bırakmazdı peşimden gelmek isterdi.En sonunda Jeongin'den ayrılıp konuşmaya başladım.
"Saat geç oldu, odaya götüreyim uyu.""Uykum yok"dedi.
Harika, şimdi nasıl gidecektim."Evde bir süre tek kalabilir misin? Sorun olur mu?"
Kaşlarını kaldırdı."Nereye gidiyorsun?"dedi.
"Dolapta hiçbirsey yok bir kaç atıştırmalık alacağım ve bir kaç eşya."
Kaşlarını daha da havalandı.
"Bu saatte? Ayrıca yarın gideceğiz."
Gideceğiz :)"Bu saatte açık birsürü yer var güzelim, yarına hazır olmamız gerek eksikleri alacağım."
"Sabah da alabilirsin." Bu çocuğun bu kadar meraklı olmasına ölüyorum gerçekten.
"Sabah toparlanma işlemi var çok yoğun olucaz o yüzden şimdiden eksikleri alıp geleyim." Dedim.
Normalde bende gelmek istiyorum der, diyecekti de. Ama benim tepki vereceğimi bildiğinden sustu. Suratını asmaya başladı.Gülümseyerek yaklaştım, yanağına bir buse kondurup geri çekildim.
"Çok kısa sürer gelirim hemen." Dediğimde yüzü kızarmış kafasını aşağı yukarı sallamıştı.
Deliriyorum bu tatlılığına. Yemek istiyorum.Koltuktan kalkıp televizyonun yanına gittim. Fişe takıp kumandayı ona verdim. Sonra evden çıkmak için adımlayıp vestiyerden siyah ceketimi aldım. Ve dışarı çıktım.
Telefona baktığımda ondan bildirimler gelmişti. Olduğu yerin konumunu atmış beni bekliyordu. Konuma doğru hızla yürümeye başladım.
.
.
.Geldiğim yer şehrin en işlek yerindeki, ıssız bir çıkmaz sokaktı. Issız sokakta yürüyordum en sonunda karşıma çıkmaktı.
"Sonunda karşılaştık sevgilim."
Daehwi'ydi fotoğrafları paylaşan, Jeongin'e zarar gelmesini sağlayan oydu. Yıllardır bana takıntılı exim kendisi. Jeongin'i unutmak için onunla olmuştum. Lise son zamanlarında. Beni aldatmıştı. Ondan sonra ayrıldık ama benim için asla bir kayıp olmadı. Ben ayrılınca da takıntı haline getirdi.
Ona adım adım yaklaştığım sırada bana kollarını açtı. "Seni özledim-" lafını bitirmeden sert bir yumruk geçirdim.
Bir kaç yumruk ardından yere düştüğünde, üzerine çıktım.
"Sana defalarca peşimi bırakmanı söylemedim mi! Kac kere uyarmadım mı seni!"
Öksürmeye başladı bir yandan gülüyordu."Seni seviyorum-" ardından bir sert darbe daha.
"Kes sesini! Ben seni bin kere uyardım yanıma dâhi yaklaşma diye. Bana birşey yapmana gıkım çıkmazdı belki ama sen ona yaptın. Sevdiğim adam senin yüzünden zarar gördü!" Gözlerimden alevlerin çıktığına emindim sinirimden kendimi tutamıyordum defalarca vurduktan sonra yüzü kan içinde kalmasına rağmen gülüyor ve konuşmaya devam ediyordu.
"O sadece bir heves, sana ihanet edip gidecek. Ama ben buradayım, tekrardan olabiliriz. ben,onun sana vermediği değeri,sevgiyi veririm."
Gülmeye başlayan bu kez bendim."Yıllar önce ne bok yediğini hatırlıyorsun değil mi?
Daehwi. Son kez uyarıyorum, benden ve sevgilimden uzak dur. Yoksa bu sefer ölümün benim elimden olur."
Diyerek üzerinden kalktım..
.
.Eve geldiğimde saat 03.49'du.
Kapıyı sessizce araladım. Işıkların hepsi kapalıydı, salonda yoktu.
"Jeongin" diyerek seslenmeye başladım. Ses seda yok.
Bütün odaları gezdim.
"Jeongin! Güzelim nerdesin?"
Hiçbir yerde yoktu.İçimden bir 'siktir' çektim.
Yo yo hayır, o adam buraya gelemezdi. Evimi dahi bilmiyordu ki.Kendi ayaklarıyla gitmiş olamazdı o eve. Bu kez gitmezdi.
Kafayı yiyeceğim neredeydi bu çocuk?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sakura, hyunin
Fanfiction[mini fic] I wanna be your lifeline but everybody can't be a millionaire I'll be in the night sky, shinin' like a light on always there ¹²¹⁰²³